Serebral Palsi genetikten değil, kazalardan doğuyor

15 Nisan 2019

Kelimelerin yetersiz kaldığı bir hastalık bu. Herkesin yükü kendine. Bu hastalığı olan çocukların anne-babaları, “Biz bizi biliyoruz sadece. Damdan düşenin halini damdan düşen anlar’ diyerek bu hastalığı tarif ediyor. Evet bahsettiğimiz konu, “Serebral Palsi” yani beyin felci. Genellikle bebeklik ve çocukluk döneminde ortaya çıkan serebral palsi, çocukların konuşma, öğrenme, araştırma ve bağımsız olabilme gibi becerilerini etkilemesi ile sakatlıklara neden olan önemli bir gelişimsel bozukluk. Peki, serebral palsi hastalığı tam olarak nedir? Bu hastalığına yol açan faktörler neler? Tüm bunların detaylarını yazımızda bulacaksınız.

Gelişimini sürdüren beyin dokusunda oluşan hasar sonucu ortaya çıkan ve aktivite kısıtlanmasına neden olan, kalıcı duruş ve hareket bozukluğu olan serebral palside ana sorun, çocuğun hareket bozukluğu. Hastalığın ağırlığı beynin zedelenme derecesine, hasarın yerine ve çocuğun yaşına bağlı olduğu serebral palsi tek bir hastalık değil, karma bir grup hareket bozukluğu olarak tanımlanıyor. Serebral palside nedenlerin, doktora başvurma şikayetinin ve fonksiyonel kaybın her hastada farklı düzeyde olabileceğini ifade eden VM Medical Park Pendik Hastanesi Çocuk Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Mehbare Özkan, bu nedenle birbirinin aynı iki tane serebral palsi hastası olmadığının altını çiziyor. Serebral palsiyi henüz erişkin olmayan bir beynin gelişiminin erken evresinde ortaya çıkan bir anormallikten köken alan nörobiyolojik bozukluk olarak tanımlayan Doç. Dr. Özkan, “Gelişen beyindeki hasar sonucu beyin farklı bağlantılar kurarak gelişimsel yörüngesini değiştirir. Bulgular ilerleyici bir hastalığa bağlı olmamasına rağmen, klinik bulguların yaş ile birlikte değişebileceği unutulmamalıdır” diyor.

 Serebral palsinin nedenleri neler?

Serebral palsi sanılanın aksine genellikle doğumdaki olaylara bağlı değil, yaklaşık yüzde 80 olguda bebeğin intrauterin etkilenmesine bağlı ortaya çıkıyor. Bunlar arasında gebeliğin ilk aylarında geçirilen yüksek ateşli ve döküntülü hastalıklar, erken doğum, intrauterin büyüme geriliği, amnion sıvısının az ya da fazla olması, plesantal anomaliler, çoğul gebelikler, preeklampsi (gebelik zehirlenmesi), gebelikteki kanamalar, enfeksiyon, sigara, alkol, uyuşturucu ve kontrolsüz ilaç kullanımı gibi nedenler sayılabilir.

Doğum sırasında mekonyum aspirasyonu (bebeğin gaitasını yapması ve akciğere kaçması), doğum sırasında rahim yırtılması, plesanta ayrılması gibi ciddi komplikasyonların bebeğin oksijensiz kalmasına neden olabileceğini belirten Doç. Dr. Mehbare Özkan, doğum asfiksisinin yüzde 70-80’nin anne karnında başladığının akılda tutulması gereken bir konu olduğuna dikkat çekiyor. “Doğum sonrası özellikle ilk bir ayda uzun süren nöbetler, yüksek sarılık değerleri, enfeksiyonlar, kan şekeri düşüklüğü, sarsılmış bebek sendromu da serebral palsiye yol açan doğum sonrası nedenler arasında sayılabilir. Her bir etkilenmiş çocukta birden fazla risk faktörleri olabilir. Her bir risk faktörünün hangi yolları etkilediği ve beynin hasarlanma zamanının kliniğe katkısı karmaşıktır” diyen Doç. Dr. Özkan, doğum asfiksisi (doğumda oksijensiz kalma) serebral palside en sık söz edilen faktör olmasına rağmen aslında olguların oldukça az bir kısmından sorumlu olduğunu söylüyor.

Diğer yandan annenin epilepsi, tiroid hastalıkları gibi hastalıkları olması, anne yaşının 20’nin altında ve 40’ın üzerinde olması da serebral palsi için risk faktörü olarak görülüyor. Tüm dünyada tanı ve tedavideki gelişmelere rağmen hastalığın oranında belirgin düşme olmaması beyinin gelişme döneminde nörobiyolojik olarak etkilenmesi fikrini doğruluyor.

Serebral palside eşlik eden sorunlar

Serebral palsi öncelikle hareket ve aktivite kısıtlığına yol açan bir hastalık olmasına rağmen, farklı sistemler bu hastalıktan etkilenir. Hastaların üçte biri yürüyemez ve yaklaşık yarısında bilişsel alanda engellilik, dörtte birinde ise konuşma güçlüğü söz konusudur. Ayrıca epilesi, görme-işitme  sorunları, kasların kasılmasına bağlı ağrılar, uyku düzensizliği, emme-yutma fonksiyon bozuklukları, beslenme güçlükleri, büyüme bozuklukları sık görülen durumlardır.  Bu nedenle hastalar çocuk nöroloji, fizik tedavi, fizyoterapist başta olmak üzere multidisipliner bir ekip tarafından izlenir.

Yeni beceriler kazanmak mümkün

Tedavisi sabır gerektiren bir hastalık olan serebral palside beyin hasarını iyileştirebilecek tedavi şekli henüz bulunmuyor. Uzmanlar uygun fizyoterapi ve özel eğitim ile her çocuğun kendi kapasitesine göre yeni beceriler kazanmasının mümkün olduğunu söylüyor. Doç. Dr. Mehbare Özkan da eklemlerde ve kemiklerde gelişebilecek ikinci şekil bozukluklarının önlenmesi, aile eğitimi, vücut kontrolünün artırılması, kasların güçlendirilmesi ve dengenin sağlanması, hareketliliğin artırılması, günlük aktiviteler için gerekli olan becerilerin ve yardımcı cihaz ve kullanımının çocuğa öğretilmesi, sosyal iletişim faaliyetlerinin düzenlenmesinin tedavi programının amacı olduğunu kaydediyor. “Serebral palsisi olan bir çocuk, ihtiyacına göre, pediatri uzmanı, pediatrik nörolog, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı, ortopedi uzmanı, fizyoterapist, çocuk gelişim uzmanı, konuşma terapisti, iş-uğraşı terapisti içeren bir ekip tarafından izlenmelidir” diyen Doç. Dr. Özkan bu ekipteki en önemli kişilerin çocuk ve aile olduğunun altını çiziyor.

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir