Yaz geldi, hadi herkes denize- Fatih Türkmenoğlu

1 Temmuz 2016

Ama bir şartla: Herkes yüzme öğrenecek!

Hayatta en korkulan insan, bir şeyi bildiğini zannedip, bilmeyendir. Yabancı dil bilmeden konuştuğunu zannedenler, tüm tarihi verilere vakıf olduğunu sanıp açılan her konuda bol keseden attıkça atanlar, gözü kapalı yeni işe veya düzene zıplayanlar gibi. Bu örnekler onlarca, hatta yüzlerce çoğalabilir. İnsan oğlunun doğasında var herhalde; bir atarlı hal geliveriyor üzerimize, gözümüzü karartıp atıveriyoruz kendimizi o çok iyi bilmediğimiz güvensiz sulara. Bir cesaret, bir “ben bunu hallederim yaaa” hali; sonu genelde hüsran oluyor. Hayır, cesaret çok iyi birşey; ama sağlam temellerden fışkırmayanı, çabuk sönüyor.

Yok, devir cahilin sahnede olduğu devir, o gerçek. Dilbilgisi kurallarını bile bilmeyen bloggerlar, elifi görse mertek zanneden internet şöhretleri, reality showların ilkokul terk yıldızcıklarıyla dolu dünya. Yani bilmeden atlayanı kazanıyor da bir yerde. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” durumu. Seyirci cahil, oyuncu daha da cahil. Parayla oynayan ikoncanlar var heryerde…

IMG_1128

Neyse, bu ayrı konu. Çağrışım yaptı diyelim. Benim derdim, deniz kazalarıyla. Hep çok korkarım, plajlarda hep sağıma soluma bakınırım. Yıllar evvel bir hafta sonu Şile’ye çekime gitmiştik, o iki günde 10 kişi boğularak can vermişti. O kadar etkilenmiştim, o kadar üzülmüştüm ki. Kamyonlarla haftasonu için Şile’ye gelen yüzlerce işçi vardı, plajlara akın etmişlerdi. Belki bir günlük tatilleri vardı sadece, biraz nefes alacaklardı. Gözlerinde ışık, etrafa saçtıkları gürültülü neşeleri fark ediliyordu hemen. Ve tabii cesurdular. O dalgalı denize, gözü kara atladılar. Sahile yakın yerler yetmedi, açıldılar. Deniz hırçındı, onların saf cesaretlerini dinlemedi, yuttu gitti…

Çok canınızı sıktım, değil mi? Babam biz küçükken “en tehlikeli üç şey” dersi verirdi hep. Avukattı, en kötüyü düşünüp önlem alırdı sürekli. En tehlikeli üç şeyi her gün sorar, biz üç kardeş bir ağızdan cevaplardık: Trafik, elektrik, su… Derdim sevimsiz bir konuyu gündeme taşımaktan çok, can yanmasın diye savunma stratejileri geliştirmek.

Su demişken, havuz kazaları var ki; onlar apayrı bir konu. Hastanelerde sabahlamayalım, Allah daha kötüsünü uzak tutsun. Çocuklarımızı gözümüzün önünden ayırmamak yetmez. Onları gerekli bilgi ve beceriyle donatmazsak, gözümüzü kırptığımız anda sendeleyip düşüverirler. Akıllı insan olmak, akıllı bireyler yetiştirmek boynumuzun borcu. Planla, adımlarını belirle, doğru aksiyonlar için araştırma yap, öğren ve uygula.

Yüzmek, doğru şekilde kulaç atmak, öğrenilebilen bir teknik. Profesyonel yüzücü olmaktan behsetmiyorum, ama belli bir seviyeye gelebilmek hiç de zor değil. Bizim ülkemizde mahalle havuzları, devlet okullarında yüzme öğretmenleri falan yok. Yüzmeyle barışık değiliz çok, üç tarafımız denizlerle çevrili olsa da. Ekstra çaba, biraz ittirme, biraz fazlaca yorularak öğrenebiliriz ancak. Genlere işlememiş, günlük hayata girmemiş, yapacak birşey yok.

Lafı uzatmayayım, tez elden çocukları yüzme dersine götürelim derim. En azından suyun üzerinde sağlam durabildiklerinden emin olalım. Kötü uzak dursun, ama biz rahat olalım. Çocuk bu, neden-sonuç ilişkisinde, kuramlar ve hipotezler dünyasında değil henüz. Görelim ve bilelim ki çocuğumuz kendi başına suda kolayca yüzebiliyor.

Bol yüzmeli, bol tatilli bir yaz olsun. Upuzun günleriniz, sayısız güzel hatırayla dolsun…

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir