O’nu susturmayın ANLAYIN! – Ayşe Öner

29 Eylül 2017

Bebeğiniz dünyaya doğduğunda birçok değişimi bir anda yaşar. Boşluk duygusu, (anne karnında yaşadığı ortam sıkışık, kapalı ve su içinde idi) havanın cildine teması, ses, ışık, nefes alma, tenine dokunan eller ve burnuna giren tüpler…

Bu yaşadıkları onun için büyük bir şok. Doğumu takip eden ilk dakikalarda hemen onu kucağınıza alarak sarıp sarmalayın ve onunla göz teması kurup, konuşun. Çünkü bu an çok önemli; O sizi tanıyor, aranızda güçlü bir bağ var, sesinizi, kokunuzu, dokunuzu, enerjinizi biliyor, siz de O nu… Bedeniniz de can verdiniz, kanınızdan, ruhunuzdan katarak vücuda getirdiniz…

Şimdi ise, ten tene, göz göze, yüz yüze gelip tanışma anı ve sizin kokunuz, sesiniz ona güven verecek, yabancı bir yerde olmadığını, her şeyin yolunda olduğunu hissederek, sakinleşip varoluşunu sürdürdüğü bu yeni dünyada sevgi dolu gözlerle, gözleri buluşup, kucaklarda rahatlayacak, ailesiyle tanışıp bağlarını güçlendirecek.

Hastaneden eve dönüş ve ilk günler biraz hareketli geçebilir. Gelen giden trafiği, akıl verenler, yeni yaşam, anne ve baba olmak, sürekli kucağınızda kalmak ve memenizi emmek isteyen bebeğiniz. Enerjinizin bittiğini, yorgunluktan kolunuzu kaldırmaya dahi halinizin kalmadığı anlar yaşayabilirsiniz. Bu günler ihtiyacınız olan şey aslında sükûnet ve bebeğinizin rutinine uyum sağlayabilmektir. Yeni doğmuş bebeğiniz için çevrenizdekilerin sürekli yorum yapıyor olması, kendi iç sesinizi duymanızı engeller. Rahminizden dış dünyaya çıkan bebeğiniz, yaşamının ilk ayını hala rahim içinde gibi algılar ve sizden bir parça gibi yaşamayı ister. Bu da kucağınız ve memeniz demektir. Böyle yaşamanız gereken bir sürecin ardından yavaş yavaş bebek kendini güvende hisseder, dünyaya uyum sağlamaya ve emme düzenini oluşturmaya başlar.

Bebek bu dünyaya uyumu sizin vücudunuzda öğrenir. Anne ve babasının vücudunda iken onların hissettiklerini hisseder. Koşulsuz sevgiyi, değerli olduğunu, kabul gördüğünü, yüzünüzün ifadelerini, vücut dilini, sesinizin tonunu, duygularınızı fark eder ve öğrenir. Etrafınızdaki insanların size söyledikleri “bebek kucağa alıştı, kucakçı oldu“ gibi sözlere aldırmayın ve dinlemeyin. Hatta onu büyük bir şal ile kucağınıza asarak iletişiminizi arttırın ve taşıyın, böylece günlük işlerinizi yapabilecek şekilde kollarınız serbest olacak, bebeğiniz de sizin koynunuzda mutlu bir şekilde, sesinizi duyacak, vücut ritminizi, kokunuzu, kalp atışlarınızı dinleyerek kendi ritmini doğal şekilde oluşturacaktır. Bu şekilde taşınıyor olması vücut biçimini ve omurgasını olumsuz etkiler mi?.. Asla… En eski ve bilinen taşıma şeklidir…

Yeni doğan bebeğe program oluşturmak adına yapılanlar ise akıl alır gibi değil. Ağladığında yanına gitmeme, alışmasın, karnı tok, altı temiz, gazı çıkarıldı, biraz bırakalım ağlasın böylece düzeni öğrensin gibi uygulamalar insanca değil. O zaman bir insan değil, sistemli bir robot yapmaya niyetli olduğumuzun da farkında mıyız acaba?.. Onun yalnızca beslenmek ve ihtiyaçlarının giderilmesi için kucağa alınması, sessiz ve tepkisiz hale getirir, sevgi bağını kuramaz, her şeye seyirci kalır, dünya yaşamına dahil olamaz. Bebeğinizin ağlaması, size ihtiyacının olduğunu anlatmasının tek yoludur. Ve doğumu takip eden ilk aylar her ağladığında yanında olup nedenini bulmaya çalışmalıyız. Bebeğimizin doğduğu bu dünyada deneyimlediği her şeye yabancı olması, kendini ifade edememesi vücudunda hissettiği değişiklikler, nefes alma, acıkma, kaka yapma, gaz ağrısı, sıcak, soğuk, fazla ışıktan duyduğu rahatsızlık, yatak çarşafında oluşan katın verdiği acı, giysisinin etiketinin onu kaşındırıyor olması, uykuya dalmakta sıkıntı çekmesi, yattığı pozisyonu değiştirmek isteyip de, değiştirememesinin yol açtığı sıkıntı, canının sıkılması, kucakta olmak istemesi, vs… gibi durumlarda rahatsızlığını ifade etmesinin bir tek yolu vardır AĞLAMAK… görüldüğü gibi bebeklerin ağlamasına pek çok neden var. Ancak bizim etrafımızdaki insanların bebek ağlamasının tek yorumunun, açlık olduğunu düşündüren ve size de bunu empoze ederek, her ağladığında emzirerek, zavallı bebeği sorunu çözümlemeden susturmanın tek yolu zannetmenizin sebebi; gerçekten ağlamayı kesip hırsla memenizi emmesidir. Emmeye başladığı an duyduğu haz, rahatlamasını ve bir süreliğine gerçek sıkıntısını unutmasını sağlayacaktır. O zaman siz de “doğru, bu kadar istekli emdiğine göre karnı açmış, zavallı bebeğim“ diye düşüneceksiniz.

Ancak, gerçek sorun, kısa bir süre sonra bebeği tekrar huzursuz edecek ve gene ağlamaya başlayacak. Bu defa sütünüzün yeterli olmadığı ve bebeğin aç kaldığı yorumları başlayacak.

Buna ikna olacaksınız, çünkü biberonla verilen süt formülünü de bebeğiniz hırsla emecek.

Bu arada yatır, kaldır, emzir, mama, gaz çıkart derken, onun gerçek rahatsızlığı da bir şekilde giderilir, ancak farkına varılmadan. Bebek gerçekten aç olmamasına rağmen, emmenin verdiği rahatlama ve şişkinlik sonucunda uykuya dalar. Verilen süt formülü anne sütüne göre daha uzun sürede hazım olduğundan, bebek meme emdiği süre arasından, daha uzun uyur. Evet, sorun çözülmüştür, anne de buna ikna olmuştur. Sütü, bebeği için yeterli değildir,

Etrafında ki bebeği doyurma arzusu içinde kıvranan yakınlar, akrabalar da nihayet tatmin olmuşlar; bebeğin beslenme sürecine kendilerini de dahil etmişlerdir. Burada bebeğinizin sizden aldığı mesaj şu olmuştur. “Ne türlü sorunun olursa olsun, tek çözüm var, meme emeceksin, rahatlayacaksın.” Beyninde bu kod oluştuğu için, erişkinlik döneminde de karşılaştığı sorunlar zorluklarla başa çıkabilmek için kendini sıklıkla buz dolabının önünde bulacak veya bir şeyler atıştırarak rahatlatacaktır. Doğduğu ilk günlerde bebeğimizi sık emziriyoruz, çünkü gelen sıvı kolostrum, ( halk arasında buna ilk süt, ağız, gibi isimler verilmiştir) az miktardadır. İlerleyen günlerde ise süt akışı rahatlayıp, miktar artınca bebek emme aralıklarını zaten uzatıyor ve düzen kendiliğinden oluşuyor. Bu süreçte, bebeğinizin doyduğuna eminseniz, yukarda söz ettiğimiz nedenleri konuşarak “neyin var bebeğim, bakalım gaz mı seni rahatsız etti, yoksa…” gibi rahatsızlık duyabileceği durumları sırayla kontrol edip, sonunda çözüm sağlandığında ise, bebeğin sizden aldığı mesaj bu defa şu olacaktır.” Neler oluyor bilmiyorum ama sıkıntı duyuyorum, böyle hissedince ağlıyorum ve hemen gülümseyerek gelen o ışıltılı tanıdık yüz, bir şeyler yapıp, beni rahatlatıyor, sorunum çözümleniyor ve yola devam edebiliyoruz.” Bu yaşamda da karşılaştığı sorunları çözümleyebilen bir erişkin olmasına olanak sağlayacaktır. Hayatımızın ilk dört yılı yaşam içindir, bizi hayatla tanıştıran, ilerde nasıl bir erişkin olacağımızın temellerinin atıldığı bir dönem. Ebeveynler için büyük bir fırsat, çocukları için istedikleri yaşam penceresini bu süreç içinde açabilirler. Yeni doğmuş bir bebeğin ağladığında yanında olmak, onun ihtiyacına cevap vermek, kendini değerli hissetmesini sağlar, güven duygusunu arttırır. Ağlamasına cevap vermemek ise, bir süre sonra ağlamadan, kendi kendine hissettiği çaresizlik ne olursa olsun, zaten onu kimselerin önemseyip de ağlamasına cevap vermedikleri için suskun kalır. Yaşam boyu, İçinde oluşan boşluğun yerini dolduracak hiçbir şey bulamaz.

Dünyaları önüne koysanız, alamadığı güven, sevgi ve değerlilik duygusundan yoksun kalacaktır. Bazen bebeklerin vücudunda onu rahatsız eden enerji oluşuyor; bunu atıp, rahatlamasına neden olduğu için, bu tür ağlamaların yararından da söz ediliyor. Ama masaj yaparak bebeğimize rahatsızlık veren fazla veya olumsuz enerjiyi temizleyebiliriz. Merak etmeyin, kısa sürede bebeğinizin ağlama dilini çözeceksiniz ve ağlamasının ne anlama geldiğini hemen anlayacaksınız. Mesela yeni doğanlar genellikle aç uyanır ve süt emmek için ağlarlar. Eğer emzirmeyi geciktirirseniz, ağlamasının öfke ağlamasına dönüştüğünü görürsünüz. Bu ağlamaları kontrol etmenin en iyi yolu, ilk haftalar her ağlayışına çabucak cevap vermektir. Eğer tok ve altı kuru olduğu halde hala ağlıyorsa dizlerini karnına doğru çekiyor, memede bile rahatlayamıyorsa gaz spazmı yüzünden, gaz masajları artık başlamalı. Sırtına ritmik vuruşlar yaparak ve zıplayarak evde turlar atabilirsiniz. Konuşun, şarkı söyleyin. Hafif müzik dinletin. Ritmik sesler çıkarın (pişşşş,pişşşş, eeee,eeee gibi) ince bir tülbent ile gevşek bir kundak yapın, bebeği bu şekilde göğsünüze koyarak vücudunuzda sallamayı deneyin. Arabada dolaştırın. Ilık banyo yaptırın. Bütün bunlar işe yaramazsa, yatağına koyun, pozisyonunu değiştirerek ve ninni veya şarkı söyleyerek uyutmayı deneyin. Bazen bebekler, ağlayarak uyurlar. Gerçekten yorgunsa, ağlaması uzun sürmez. Ağlaması devam ediyorsa hasta olup olmadığını kontrol edin. Derecesine bakın. Bebeklerin algıları çok güçlüdür. Bulundukları ortamdaki stresi ve olumsuz elektriklenmeyi hemen hisseder ve tepki verirler. Onun için her zaman rahat olun. Eğer sinirlerinizi kontrol edemezseniz yardım çağırın. Bu bir akraba veya arkadaş olabilir. Ne kadar sabırsız, sinirli veya kızgın olursanız olun onu asla sarsmayın. Bir bebeği sert bir şekilde sarsmak, körlük, beyin hasarı hatta ölümle sonuçlanabilir. Buna shaken (sallama) sendromu deniliyor. Bütün bebekler bazen, belli bir neden olmadan da ağlarlar. Bu onun yabancı bir hayata adapte olmasının bir parçasıdır. Sadece yanında olun…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir