Fatih Türkmenoğlu

29 Mayıs 2015

Gaziantep’te bir haftasonu

Küçük kızım (biz Mimi diyoruz) artık 5 yaşında. Bıcır bıcır konuşur, her şeyi hatırlar, bütün aileyi tanır. Böyle ballı konuşan, herkesin gönlünü alan, sülaleyi etrafına toplayan kadınlardan olacak sanki ileride. Seviyorum bu sosyal, insan odaklı, empati kraliçesi yönlerini. Komik kız her şeyden önce. Taliam nasıl korunaklı, mesafeli, disiplinliyse, Mimi de herkesle sohbet edip kahkahalar atabilen bir çilli tavuk!

Bizim “annesiz” tatillerimiz var bazen. Taa geçen kış başında Talia, Mimi ve ben, İdil olmadan, Gaziantep’e gitmeye karar verdik. Biletlerimizi aldık, otelimizi ayırttık, hatta arabamızı bile kiraladık. Ancak Gaziantep seyahati tarihlerimiz, Talia’nın okul gezisiyle çakıştı. Doğal olarak o arkadaşlarıyla Florida’ya, biz de Mimi’yle Antep yollarına düştük…

İki tam gün, beş yaşındaki çocukla, dur durak bilmeden dolaştık. Yemeniciler Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı, pasajlar, Kale derken saatlerce yürüdük. Baharatlar, fıstıklar aldık. Bakır ustalarının “tak, tak, tak” sesleriyle, çalışmalarını izledik. Oyuncak Müzesi’ne bayıldık. Müze girişindeki kültür evinde, şans eseri yakaladığımız çocuk aktivitesine katıldık, şam fıstığı kabuklarıyla mozaik yaptık. Zeugma Müzesi’nde Çingene Kızı’na, hele o interaktif mozaik yapma oyunlarına bayıldık. Meşhur kebapçılarda, ortaya baharatlı salatalarla enfes kebaplar yedik. Mimi ilk kez şalgam suyu denedi, bol fıstıklı baklavaları götürdü.

IMG_0132

Hayvanat Bahçesi’nde unutulmaz bir gün
İkinci günümüzü tamamen Hayvanat Bahçesi’ne ayırmıştık. Haberiniz vardır, ülkemizin en büyük hayvanat bahçesi, Gaziantep’te. Bir kere uçsuz bucaksız bir parkın içinde. Etrafı, Gaziantepliler’in piknik ve mangal yapmak için en çok tercih ettikleri yeşillik alanlarla kaplı.

Hayvanat Bahçesi girişi 2 TL. Kapıda parkta safari yaptıran bir çek çek karşılıyor sizi. Gitmeyi düşünürseniz, önce safariye katılın. Yaklaşık yarım saat, kocaman alanda şöyle bir dolaşmış oluyorsunuz. Ayrıca safari alanı olarak ayrılmış alanda, birbirine zarar vermeyecek hayvanlar arasında dolaşıyorsunuz. Onlar serbest, biz araçta; tavus kuşları, çilli horozlar; özellikle çocuklar için müthiş bir deneyim.

Safari bitiminde de yürüyüşe geçtik. Her alanda dakikalar geçirdik. Kuşları, balıkları, maymunları uzun uzun seyrettik. Şansımıza, fillerin beslenme saatiydi. Fil bakıcısı Murat Bey, keçiboynuzu kovasını bize de uzatıp, fillere en sevdiği yiyecekten vermemizi önerdi. O upuzun hortumları, avuçlarımızdaki keçiboynuzlarına çığlıklar atarak uzandı. Harika yaratıklar, çok sevdik filleri.

Sadece filleri değil, şarkı söyeleyen deveyi de. Akıllı usla duran zebraları, bindiğimiz midillileri, geyikleri, aslanları, kaplanları da. “Fok balığı gösterisi başlayacak” anonsuyla, şovun yapılacağı alana yöneldik. Fok balıklarının eğiticileri, Meksikalı bir adam ve Türk eşi. Tüm hayatlarını bu işe adamışlar. Tertemiz ortamlarda, fokları öpe koklaya eğitiyorlar, besliyorlar, büyütüyorlar. “Doğal koşullarda kalsalar muhtemelen hayatta kalma şansları çok düşük olurdu” diyorlar.

IMG_0097

Gösteriyi izledik, fok balıklarını besledik, onları okşadık, öptük ve İstanbul’a doğru yola koyulduk. İyi ki gitmişiz. Gaziantep gezisi, unutulmaz bir lezzet olarak damaklarımızda bütün bir ömür boyu kalacak, eminim…

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir