Fatih Türkmenoğlu

1 Nisan 2015

EVLERDE TUZAK VAR!
Çocuklarımızı melekler koruyor, o kesin. Yoksa bu kadar masa köşeesi, kapı kenarı, açık pencere arasında sağ salim ve kahkahalarla oynuyor olmaları, bence mucizenin ta kendisi.
Tabii bazen de mucize gercekleşemiyor. Ya da tam olarak istenen
şekilde sonuclanmıyor. Bir kücük sapma, istenmeyen ve nahoş sonuçlar
doğurabiliyor.Çocuğun huyuyla da cok ilgili bir durum bu. Talia kendini cok iyi korur, küçükken de öyleydi. Önce bakar, karar verirdi. Ama bizim Mimi pek
hareketlidir. Bebekliğinden beri kac kere kaza atlattı, kac defa düştü,
yara bere icinde kaldı; ben bile şaşırdım. Çocuğun karakteri öyle,
kendini sakınmayı beceremiyor. Sürekli peşinden ‘aman’ diye dolaşan
anne-baba modeline büründük ister istemez. Koşar, kayar, yuvarlanır,
kolunu bacağını carpıp kanatır; yine de oyuna devam eder. “Bir daha
yapmayacağım, söz” iki dakika icinde unutulur gider…
Tam Parents yazarlarının cocuklarının partisinin olduğu günün
öncesinde, anneannesinin evinde kalıyorken, kendi kendine ‘koridorda
kaymaca’ oyunu keşfediyor. Anneannesi o sırada ona sağlıklı birkaç
atıştırmalık yetiştirme derdinde, mutfakta elma soyuyor. Mimi’nin
koşma sesleri ve kahkahaları mutfağa ulaşıyor. Kadıncağızın ici rahat
yani. Derken bir an ses kesiliyor, birkaç dakika sonra “ben yüzümü
çarptım galiba” diye mutfağa geliyor Mimi. Kan revan icinde, alın
yarılmış, saç baş dağılmış. Anneannenin eli ayağı boşalıyor. Hemen en
yakın hastaneye yollanıyorlar. İstanbul’da yağmurlu bir akşam 6 trafiğinde, üç ayrı hastane dolaşılıyor.Yarık alında, estetik dikiş yapabilecek doktor her hastanede bulunmuyor. Bize, gece dokuzda, dikişler atıldıktan sonra haber veriyorlar. Telefondan görüntülü konuşuyoruz, bizimki “iyiyim, hic ağlamadım, doktorlar beni çok sevdiler” gibi laflar ediyor. Onu hastane yatağında, dikişler ve sargılar içinde görünce, dünyamız anında tepetaklak oluyor…
Dünyaya gelmek cok büyük mucize. Yaşamak, büyümek, kendine hakim yetişkin olabilmek, ondan da büyük. Gündelik hayatın her anında, aklımıza gelmeyen ne cok tehlike var aslında. Balkondan, ağaçtan, merdivenden düşüp sakat kalanlar; mutfak raflarından pirinç almaya çalışırken dengesini kaybedip omurgasını kıran kadınlar, salon sehpasının camında kolunu bacağını kesen çocuklar… Trafiği, yıldırımı, seli, toprak kaymasını, ağac devrilmesini, depremi, aşırı sıcakları, dondurucu soğukları falan saymıyorum. Ki hepsi gercek, hepsi yaşanıyor, hepsi hayati tehlike barındırıyor.
İçinizi kararttım, değil mi? O kadar da korkunc değil senaryo canım…
Sonuçta, dedim ya, melekler koruyor onları. Mümkün mertebe önlem
alalım, gerisi onların işi, meraklanmayın…

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir