Fatih Türkmenoğlu

4 Mart 2015

Mira sen benim bir tanemsin

Beş yaşını bitirdi bu ay. Evimizin küçüğü, neşesi, enerji kaynağı, güzel ruhlu insanı o. Yaptıramayacağı şey yok; bana da, ailenin diğer fertlerine de. Bu durumun çok farkında, o ayrı konu. Bir cilve, bir zeka, bir açıklanamaz şeytan tüyü durumu. Şimdi yazarken bile, bana sevgiden dişlerimi gıcırdattıracak kadar sevimli…

Biraz okudum da, psikologlar ‘evin en küçük çocuğu’nu çok araştırmışlar. İlk çocuklar daha zorlu yetişirken, sorumluluklar ve görevler altında ezilirken, annenin ve babanın daha bir acemiliğine rastlarken, en küçükler çok daha rahat ortamlarda büyümenin avantajlarını hayat boyu yaşıyorlar. Belki de böyle bir gerçek söz konusudur, bilemem.

Neyse, ben iki kızımla da farklı güzellikler yaşıyorum. Talia’yla birlikte oturup kitap okumak, filmler seyretmek, sohbet etmek tarifi zor bir keyif. O benim ilk göz ağrım, yeri bambaşka. Ama Mira’yla da vur patlasın, çal oynasın eğlence ortamında olmak, yani herhangi bir günü en büyük eğlenceymiş gibi yaşamak; anlatılamaz, ancak yaşanır…

Arada “Baba & Mimi günü” yapıyoruz. Onu öğlen vakti okulundan alıyorum, sonra tüm öğleden sonrayı birlikte geçiriyoruz. Hatta bazen hızımızı alamayıp, akşam seanslarına sinemaya bile gidiyoruz.

Geçen hafta, yine böyle bir baş başa günümüzde, Beyoğlu’nun altını üstüne getirdik. Arter, Salt, Yapı Kredi galerilerini dolaştık. En sevdiğimiz dönercide yemek yedik. Aznavur Pasajı’ndan ona boncuklar aldık. Tramvayları seyrettik, Pera Müzesi’nde bir saatten fazla dolaşıp, “Kaplumbağa Terbiyecisi”ne selam çaktık. Kitapçılara girdik, Lebon’da pasta yedik.

Saatlerce yürüyüp sesini çıkartmayan bir çocuk Mira. Her daim gülen, her gördüğünden mutluluk payı çıkartan. Kendini de, yanındakini de güldüren, içini yumuşatan, hayatı kolaylaştıran bir çocuk…

İş, güç, yatırım, ev, gelecek kaygısı, sağlığı koruma çabaları, yaşamı zenginleştirme koşturmalarına bir virgül koymak lazım arada. Çocuklarımla geçirdiğim özel zamanlar, küçük kaçamaklar, üç günlük başbaşa tatiller; bedeli hesaplanamayacak kadar değerli anlar benim için. Ölçüsü, değeri konulamayacak zenginlikler. Ruhumu yükselten, beni ‘ben’ yapan, çocuklarımı çok daha iyi tanıdığım, çok sevdiğim özel zamanlar. Eminim onlar da hatırlayacaklar bu özel zamanları; kim bilir nerede, ne zaman… Hafif bir gülümsemeyle, o zamana, Beyoğlu’na, Kaplumbağa Terbiyecisi’ne, bana, içten içe bir selam gönderecekler…

İyi ki doğdun Mira, iyi ki benim küçüğüm oldun…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir