FATİH TÜRKMENOĞLU

4 Aralık 2014

DENİZ DALGASIZ OLMAZ

Kaç gündür seyahat, iş, evde doğru dürüst vakit geçiremedim. Bir yanım koşturmaktan memnun, öbür yanım yorgun. Hem yetişemiyorum, hem eksik kalmışım çoktan.

Toparlanmaya çalıştım. Hayat toparlanması. Hani gömlekler, çantalar, ayakkabılar savrulmuştur; ajanda karman çormandır. Ama aslında arapsaçı olmuş olan şey, hayattır. Her yerine konan kalemle, her kirli sepetine atılan gömlekle, bir ivme kazanılır. Tekrar başlamaya, tekrar sözler verilmeye, ortalarda dolaşmaya başlanılır.

Kıyafetlerimi düzenledim, takvimimi kontrol ettim, sekiz senedir sunduğum Peryön Konferansı’nda iki tam gün boyunca sunuculuk yapmaya yollandım. Dünyanın birçok yerinden ve ülkemizden sayısız uzman konuştular, hepsini dinledim. Panelleri yönettim, gurularla tanıştım. Kapanışta, Big Chefs’in kurucu ortağı Gamze Cizleri konuşuyordu, bir yerlerde Nietszche’den bir şiir mırıldanmaya başladı…

 

“Öyle bir hayat yaşadım ki, cenneti de gördüm, cehennemi de,

Öyle bir aşk yaşadım ki, tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de”

 

Böyle başladı şiire, ortasından. Hatırladım, adı “Hayat”tı galiba, içim ısındı, sahne arkasından kulak kabarttım. Evet, çocuklarıma bırakmak istediğim de, yaşamak istediğim de buydu.

Gamze çok güzel okudu, ben en doğru zamanımda dinledim. Her dizesi içime kazındı sanki. Koşarak eve döndüm, küçüğümü uyumadan yakalayabildim. Sarıldım ona, kitap okudum, sohbet ettik.

Ertesi sabah erkenden yanımıza geldi, birden bire beni ne çok özlediğini söyledi. Öpe koklaya yolcu ettik. Pencerelerden el sallaştık. Dualarımızı gökyüzüne kazıdık.

Sonra kendi hayatımı düşündüm. Bugün doğum günüm. Tam 46 yaşındayım. Nasıl geçtiğini hiç anlayamadım, ancak düşününce ufak tefek bir şeyler hatırladım…

Maceralara sürükledim kendimi. Denizlere atladım, dalgalarla boğuştum, güneşli koylarda yüzdüm. Ormanlar geçtim, uçurumlardan yuvarlandım, papatya tarlalarında güneşlendim. Bir epik hikaye tadında, ülkeden ülkeye, görevden göreve sürüklendim. Ödüller, cezalar, lütuflar, pişmanlıklar, çok çalışmalar, alkışlar, bocalamalar, kazançlar, kayıplar, kabuslar, kahkahalar, eğlenceler, kafa patlatmalarla geçti bunca sene işte…

Evet küçüğüm, şunu anladım bende: Çok değerliymiş zaman. Benim seninle geçirdiğim her an, mücevher tadında.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir