Ne hissediyorsunuz?- Psk. Nesteren Gazioğlu

1 Nisan 2017

Baharın etkisini hissediyor musunuz? Dökülmüş yaprakların çıplak bıraktığı ağaçlardaki rengarenk süsleri görüyor musunuz? Yağmurun toprakta bıraktığı kokuyu alıyor musunuz? Peki, doğanın değişimi sizi nasıl etkiliyor, ne hissediyorsunuz? Birkaç gün önce 25. Dünya Aile Terapileri Kongresi’ne katılmak üzere İspanya’nın Malaga kentindeydim. Küçük bir deniz kenarı yerleşimi olan Malaga, mutlu ve sıcakkanlı insanları ile bana huzur verdi. Picasso’nun da doğduğu yerde katıldığımız kongre de oldukça renkliydi. Uluslararası kongreler kendi araştırmalarımızı dünya genelindeki meslektaşlarımıza sunma imkanı sağlarken bir yandan da güncel çalışmaları takip etmemize imkan verir. Kongrede bu yıl farkındalık üzerine azımsanmayacak sayıda sunum vardı. Farkındalık, anda kalmak, ne hissettiğimi anlamak denildiğinde, çoğu insanın aklına genellikle belirli bir yaşa gelmiş, ne istediğini sorgulamış ve artık kendisine yönelmeyi tercih etmiş bireyler gelse de, çocukların farkındalığı üzerine de sayısız çalışma var. Aslında çocuklarla yürütülen oyun terapisi, sanat terapisi, psikodrama içeriğinde de farkındalık, duygularını fark etme ve davranışının sorumluluğunu alma vardır. Kongrede örneklerini gördüğümüz üzere yurtdışında farkındalık olgusunu eğitim sistemi içerisine yaymaya başlamışlar. Bu bilgi beni son derece mutlu ettiği gibi aynı zamanda da heyecanlandırdı. Farkındalığı kriz olmadan geliştirmek, ne hissettiğinden haberdar çocuklar yetiştirmek: ihtiyacımız tam olarak da bu. Duygularımız hakkında konuşmazsak bir süre sonra yabancılaşmaya başlarız, robotlaşmaya başlarız. Başkalarından ve kendimizden uzaklaşırız ve bir gün size “ne hissediyorsunuz?” sorusu yöneltildiğinde duygular yerine beklentilerinizden bahsettiğinizi, duygularınız yerine alglarınızdan bahsettiğini fark edemezsiniz bile. Şimdi bu soruyu kendinize sorun ve cevabınızı aşağıya yazın.

“Ne hissediyorum?”
Duygumuzu fark etmek birinci adımdır. İkinci adım ise duygularımız hakkındaki duygularımızı araştırarak daha da derinlere bakmaktır. Duygumuz ve duygumuz hakkındaki duygumuz her zaman aynı olmayabilir. İkili ilişkilerde (ebeveyn-çocuk, eşler) duygular farklı olsa bile bazen duygularımız hakkındaki duygularımız bizi birleştirebilir. Örneğin, işinde terfi alan bir anne mutlu hissedebilir bir yandan da bu mutlu hissiyatı ona üzgün de hissettirebilir çünkü ailesini bırakıp daha uzak iş seyahatlerine gitmesi gerekecektir. Böyle bir durumda nasıl mutlu olabileceğini düşünür, duygusu hakkındaki duygusu üzüntüdür. Başka bir örnekte ise çocuk istediği alınmadığı için kızgındır. Kızgın olmak duygusu ancak kızgın olmak hakkında ne hissediyor daha derine baktığımızda alttan üzüntü çıkabiliyor. Birey kendisine ne hissediyorum sorusunu yönelttikçe hayal kırıklığını dış dünyadan çıkartmayı da bırakır. Dış dünyada suçlular aramayı bırakır ya da başkalarının onu kurban ettiğini düşünmez. Davranışlarının, duygularının kısaca kendinin sorumluluğunu alır. Önümüzdeki ay köşe yazımda ailelerde farkındalığı arttırma üzerine birkaç oyun yazmayı planlıyorum. Nisan ayında yapmanız gerek tek şey ise kendinize sormak “Ne hissediyorum?”

Umut üç yaşında!
•Umut 3 yaşına gelince ailesi artık Umut’un arkadaş gruplarına ihtiyacı olduğunu düşünmeye başladı ve Umut’u bir okulöncesi eğitim kurumuna kayıt ettirdiler. Umut ilk etapta gitmek istemedi. Annesi de Umut ile birlikte sabahları okula gitti ve Umut’a onu girişteki bekleme alanında bekleyeceğini söyledi. Umut zaman zaman gelip giderek annesinin orada olduğunu kontrol etti. Umut ile aynı zamanda başlayan başka bir çocuğun annesi de aynı yöntemi kullanmasına rağmen arkadaşının annesi “neyse alışmıştır, sesi de çıkmıyor” diyerek haber vermeden okuldan uzaklaştı. Verilen sözün tutulmaması elbette Umut’un arkadaşında ilişkiye güven sarsılmasına sebebiyet verdi. Böylece Umut ve annesi adaptasyonu üç-dört günde sağlarken arkadaşı için işler bu kadar da kolay olamadı.
•Umut okula başlamadan kısa bir süre önce de tuvalet eğitimini tamamladı. Yaklaşık 2,5 yaşında annesi Umut’a birkaç kez sordu ancak hazır olmadığını fark edince Umut’u zorlamadı. Annesi bir yerlerde her çocuğun farklı gelişimi olabileceğini ve çocuğun zorlanmadan, tehdit edilmeden ve utandırılmadan tuvalet eğitimi alması gerektiğini okumuştu. İki gün boyunca güvenli bir ortamda (evlerinde) bezi bırakarak denemeler yaptılar. Ufak tefek kazalarda annesi suçlamadan Umut’u yönlendirdi.
•Kelime haznesi hızla genişleyen Umut’a babası yatmadan önce kitap okuyarak dili öğrenmesine yardımcı oluyor.
•Üç yaş çocuklarda olan animizm yani cansız varlıklara canlı özellikleri atfetmek Umut için de geçerli. Örneğin yağmur yağdığı zaman bulutlar üzülmüş diyor.
•Ayrıca oyun oynarken kendin kendine konuşup taklit oyunlarına adım adım geçmeye başladı.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir