Doğanın değişen renklerinin izinden Sonbahar gezilerine-Canan Demiray

8 Eylül 2017

Okullar artık açılıyor belki ama seyahat için en sevdiğim zamanlardan biri başlıyor. Kalabalığın azaldığı, doğanın renklerinin büyülemeye başladığı Sonbaharda biz ailece seyahate devam ediyoruz.

“Anne tatilde ne yapacağız?” sorusu, hemen her hafta sonunun bir keşif yolculuğuna dönüştüğü evimizde sıkça duyulur. “Yarın tatil” dediğimiz zaman zaten nereye gidiyoruz diyor bizimkiler. Melis 3 yaşında olmasına rağmen ağabeyi Tan’ın takipçisi olarak çantası hazır gezginlerden. İş böyle olunca okullar açıldıktan sonra da bir kaç günlük tatiller yapabilecek planlar hep gündemimizde. Çok okuyamaya başlayacak çocuklarımıza başarılar dilerken sonbahar planları için rotaları çizmeye başlıyoruz.

Antalya

Yaz boyu Antalya gündemde elbet. Güzel konaklama alternatifleriyle, çok da düşünmeden hızla konfor arayan ailelere biçilmiş kaftan. Ama tatil köyü ve otellerin dışında, Belek ve Kemer’in ötesinde farklı keşifler için haydi yollara dökülün. Ekim’de bile 25 dereceye yakın olan Antalya’da şehir içinde gezmeye fırsat bulamadıysanız Kaleiçi’nin dar sokakları size göre.

Arkeolojik zenginlikleriyle büyüleyen şehir ve çevresindeki kazılardan ve ören yerlerinden getirilen eserleri görmek için Antalya Müzesi’ne vakit ayırmalısınız. Şehir merkezinden

uzaklaşıp çevre güzelliklerini görelim derseniz Düden ve Kurşunlu Şelaleleri yakınınızda. Buradan daha kuzeye ilerleyip Karain Mağarası’nı da rotanıza katabilirsiniz. Serik’ten yukarı doğru tırmandığınızda ise Köprülü Kanyonu Milli Parkı ailece size harika bir gün yaşatabilir. Dönüş yolunuz üstünde Aspendos Antik Tiyatrosuna bir selam verin. Bir sonraki gün Avrupa’nın en uzun teleferiği olan Olimpos Teleferiği sizi bekler. 2365 metre yüksekliğe yapacağınız 10 dakikalık yolculuk çok keyifli. Manzaranın tadını çıkardıktan sonra Çıralı’ya Olympos’un sönmeyen ateşini görmeye de gitmelisiniz.

 

Cunda

İki üç günlüğüne gidilir mi demeyin, rotanızı Cunda Adası’na doğru çizin. Yol uzun derseniz Edremit Körfezi’ne doğru uçabilirsiniz, buradan Cunda’ya yolunuz yaklaşık 45 dakika sürüyor.  Daracık taş sokaklarda Rum evleri arasında sakince gezmek ruhunuza iyi geldiyse, Karadeniz Pastanesi’nin sakızlı kurabiyeleriyle de midenize bir mini ziyafet çekin. Rumların döneminde adanın merkezi kabul edilen Taksiyarhis Kilisesi, günümüzde ziyaret edebileceğiniz bir müze. Adadaki turunuzda dik bir tepeden denize bakan Ayışığı Manastırı da tanıklık ediyor. Gün batımını izlemek için ailece bir tekne turu yapmak oldukça keyifli olabilir. Tüm güzellikleri keşfederken karnımız açıktı diyeceksiniz. Eğer sizin çocuğunuz da benimki gibi balık düşkünüyse buraya özgü, hamsi benzeri bir balık olan papalinayı çıtır çıtır yiyebilir. Gitmişken Ayvalık’ta da vakit geçirmelisiniz.

Abant

Doğanın cömert davrandığı Bolu ve çevresi sonbahar keşifleri için iyi bir rota. Güzel yanlarından biri bizim gibi Ankara-İstanbul’a bölünmüş bir aileniz varsa, herkesin kısa sürede ulaşabileceği Abant, geziniz için güzel bir başlangıç noktası olabilir. Ormanın içinden geçerken “kestane, gürgen, palamut şarkısını ailece söylemeye başlayabilirsiniz. Göle yansıyan ağaçlar, yüzen nilüfer çiçekleri şehirden kısa bir kaçamakla geldiğiniz bu bölgenin güzelliklerinden bazıları. Sonbahar renkleriyle çevrelendiğiniz gölün çevresi yedi kilometre kadar. Keyifli bir yürüyüş, isterseniz su üstünde bisiklet, faytonla tur meraklılarına balık tutmak eğlenceli olabilir. Biz kampa da meraklıyız diyenler yaklaşık bir buçuk saat uzaklıktaki Yedigöller Milli Parkı’na da uzanmalı. Bol oksijeni en hızlı depolamanın yolunu bulan aileler gölden çıkan alabalıklardan tadabilir.

Eskişehir

Eskişehir’e gitmenin en kolay ve keyifli yolu yüksek hızlı trene atlamak. Kalabalık gidecekler mutlaka bileti vakitli almalı, haftasonları yer bulmak çok kolay olmayabiliyor aklınızda olsun. İki buçuk saatte ulaşacağınız şehirde bir çok keyif noktası birbirine yürüme mesafesinde.  Odunpazarı Eskişehir’in iki büyük ilçesinden biri, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi evlerinin restore edildiği renkli evlerle dolu sokakları sevebilirsiniz. Bu evlerin yakınında irili ufaklı müzelerden ilgi alanınıza göre seçin ziyaret edin. Çağdaş Cam Sanatları Müzesi de Ahşap El Sanatları Müzesi de oldukça ilgi çekici.  Kurtuluş Müzesi ve Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi ziyarette vakit ayırdığınız için sevinebilirsiniz. Şehrin ilgi çekici müzelerinden bir  de  Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi olsa gerek. Tarihi ve güncel, yerli ve yabancı ünlü 160 kişinin balmumu heykelinden oluşan müzede Atatürk’e ait bir çok balmumu heykelle birlikte  silah arkadaşları ve ailesini de görmek mutluluk verici. Çocukların fotoğrafını gördüklerinden beri merak ettikleri mavi şato ise Sazova Bilim, Sanat ve Kültür Parkı’nda  masallarla dolu Harikalar Diyarı’na ev sahipliği yapıyor. Zevkli peysajı ve sunduğu eğlenceleriyle bu park neredeyse tüm gününüzü geçirmek isteyeceğiniz yerlerden biri olabilir. Uzay Evi’nde film gösterimi ve Bilim Müzesi için biletler saatli alınıyor. Bu müzenin arkasında bir de hayvanat bahçesi mevcut. Tüm eğlencenin ardından acıktıysanız çibörek yemeden dönmeyin elbette.

Ordu

Bal, fındık ve doyasıya yeşil desem aklınıza neresi gelir? Karadeniz çıkartması yapmak için ideal zaman nedir derseniz, kış hariç her dönemin ayrı güzelliği var dedim. Ordu hem şehir, hem doğa hem de lezzetli mutfağıyla bu kaçamak için adresiniz olabilir. Şehir merkezinden kısa bir yolculukla uzanabileceğiniz Gaga Gölü bir çay molası için ideal. Ailece rahat ayakkabılarınızı giydiyseniz sizi çok zorlamayacak güzel parkuruyla Çamaş Kanyonu’nunda güzel bir yürüyüş yapabilirsiniz. Ordu şelaleler şehri olarak anılıyor. Yüksekliğiyle en etkileyicilerinden biri olan Uzundere Şelalesi, dökülen yapraklar arasından geçerek geldiğinizde sizi güçlü sesiyle karşılıyor. Kanyon, göl, şelale tamam sırada yayla var. Aybastı’daki Perşembe Yaylası’nın tepesine çıktığınızda  vadi yatağından kıvrılarak geçen  menderesleri tüm fotoğraf karelerinize almak isteyebilirsiniz. Oksijen depolandıysa yayladan inişte bulunan Kent Ormanı’ndaki restoranda bir mangal ziyafeti çekebilirsiniz. Doğadan şehre yolculukta Ünye’ye uzanırsanız çocukların da büyüklerin de harika zaman geçirebileceği Ünye Belediyesi Yaşayan Kültürel Miras Müzesi’ne gitmeniz şart. Sizi ip atlayıp sek sek oynayarak, niyet çekerek içeri alan müzede deyimlerin hikayeleri, bilmeceler ve harika oyunlar gezinizde unutamayacağınız zamanlardan birini oluşturuyor. Pideleri yemeden önce şehir manzarasının en güzeli için  509 metre yükseklikteki Boztepe’ye teleferikle çıkabilirsiniz.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir