Önüm, arkam, sağım, solum sınav!!!

20 Mart 2019

Hala beraber yaşamayı beceremeyip, bizi strese çocukları sıkıntıya sevk eden hayatın her alanında bitmek bilmeyen sınavlar ve yaşattığı korku dolu anları anlatıp, korkmayın ucunda ölüm yok diyen bir yazar var karşımızda. Uzun yıllardır öğretmenlik yapan Nehir Yarar, sınav sistemini sorguladığı kitabı “Önüm arkam sağım solum Sınav”ı konuştuk.

“Önüm Arkam Sağım Solum Sınav” kitabını yazma sebebinizi bir de sizden dinlemek isteriz.

Sınav yaşamımızın önemli bir parçası. Her ne kadar okulları bitirip iş güç sahibi olsak da çocuklarımız hatta ardından gelecek olan torunlarımız vasıtasıyla sınav sözcüğü hayatımızın sonuna kadar peşimizde gibi görünüyor. Sınavlardan kurtulamayacağımıza göre sınavların yarattığı kaygıdan uzaklaşmamız gerek. Sinan sınav kaygısıyla yaşamını sürdürmeye çalışan bir öğrenci, tıpkı etrafımızdaki çoğu çocuk gibi. Kitapta özellikle kaygı düzeyini artıran etkenleri ele almaya çalıştım. Sinan ile birlikte kitap boyunca sınavları ve sınavsız yaşamı sorguladık durduk.

Kitaptaki Sinan öğrencilerinizden biri miydi? Öğretmenlik mesleğinde hayal ettiklerinizi gerçekleştirebildiniz mi?

Öğretmenlik mesleğini severek sürdürüyorum. Sinan gibi öğrencilerim elbette oldu ve olmaya devam edecek gibi görünüyor. Çünkü sınav kaygısını azaltma konusunda herhangi bir ilerleme sağlayamıyor gibiyiz. Çocuklar sürekli yarış halindeler. Yarış deyince altı yaşındaki bir ilkokul öğrencisinin aklına sadece bahçede oynadığı oyunlar gelir. Fakat okuma-yazmaya geçtikten hemen sonra bahçe oyunları dışında da yarışlar olduğunu öğrenmek zorunda kalır. Evde analar, babalar okulda öğretmenler, sınıfta akranlar derken çocuk bir bakar ki koşmaya başlamış bile.  Önce iyi bir lise, ardından iyi bir üniversiteyi kazanıp güzel bir mesleğe sahip olmak isteyen çocuklar daha ilkokul sıralarındayken yarışacaklar listesine katılırlar.

Ben; merak eden, soru soran, en basit meselede bile hakkını arayan çocuklar yetiştirmeye çalışıyorum. Öğrencilerimi sıkmadan, üzmeden müfredat ne diyorsa onu uygulamaya çalışan bir öğretmenim ve bir öğretmen olarak en büyük hayalim dersi derste kavrayıp kendi isteğiyle daha fazlasını öğrenmek için araştırmalar yapan öğrencilere kavuşmak. Herkesin bildiği gibi ancak severek yapılan işten hayır gelir. Benim öğrencim kendi istediği için kitap okumalı ya da soru çözmeli. Ebeveyn, öğretmen baskısıyla işler yolunda gidiyormuş gibi görünür ancak bu baskı zamanla kaygıyı artırıp öğrenciyi geriletebilir.

Kitap sizce çocukları nasıl etkileyecek? Tecrübeleriniz ne diyor?

Günümüzde çoğu öğrenci sınavlar konusunda oldukça hassas. Önemsemiyormuş gibi yapanların bile içten içe yaşadıkları stresi fark edebiliyoruz. Önüm Arkam Sağım Solum Sınav’da her öğrenci kendinden bir şeyler bulacak diye düşünüyorum. Bu kitap, yaşanabilecek tüm tatsız olaylara rağmen bunların hiçbirinin hayatın sonu olmadığını anlatıyor çocuklarımıza.   

Çocukların birebir yaşadıklarını yazıya dökmüşsünüz, sınav sözcüğü bile irite ederken kitabı okumak istemezlerse diye düşündünüz mü?

Mizah ağırlıklı bir kurguyla yola çıktığım için böyle bir kaygı duymadım. Hatta kitap çıkar çıkmaz adıyla merak uyandırdı diyebilirim. Aslında çocuklarımızın keşfetme isteğini yaramazlık olarak nitelendirip merak duygularını köreltmeye çalışırız genelde. Fakat çocuklarımız hala o dürtünün etkisinde gibi görünüyor. Önüm Arkam Sağım Solum Sınav çocukların dikkatini çekecek diye düşünüyorum.    

Uzmanların konuşmalarında “OKUL”ları hapisanelere benzettiklerini duyuyoruz. Sizce de okul çocukları söndüren bir yapı mı?

Bu oldukça ağır bir benzetme olmuş. Okulların amacı, kişileri yaşadığı toplumun ve çağdaş dünyanın uyumlu bir üyesi haline getirmektir. Bunun yanında bireyi çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatmaya çalışır. Dolayısıyla okulların çocuklarımıza zarar verecek herhangi bir işlevinin olmadığını, bilakis iyi insanlar yetiştirmek maksadını taşıdığını bilmeliyiz.

Sınav sistemi yerine ne olsa daha iyi olurdu sizce?

Sınavlar hep vardı ve olmak zorunda. Eğer beş milyon nüfusa sahip Finlandiya gibi bir ülke olsaydık onların uyguladığı sistemden bahsedebilirdik. Finlandiya’da sekizinci sınıfın sonuna kadar not verme zorunluluğu yok. Çocuklar on altı yaşına geldiklerinde ülke genelinde yapılan bir sınava giriyorlar o kadar. Bizim ülkemiz ise seksen milyon nüfusa sahip. Nüfusunuz çoksa geri bildirimsiz bir eğitim sistemi düşünülemez. Sınavlar yapılacak elbette ama korkuları, kaygıları azaltmamız gerek. Çocuklar sınav kazanmak için değil öğrenmeyi sevdikleri için kitaplara sarılmalı. İşte asıl başarı o zaman kendiliğinden gelecektir.  Kaygı seviyesi azalan ve kendine güven duyulduğunu hisseden bir öğrenci, bilgisiyle birlikte yaratıcılığını da konuşturup ülkemiz için iyi işlere imza atacaktır diye düşünüyorum.

Sınav kaygısı taşıyan öğrenci ve ailelere ne önerirsiniz?

Öncelikle düşünce ve inançlarımızı sorgulamalıyız. Örneğin “Hayatta başarılı olabilmek için sınavı kazanmaktan başka bir yolum yok gibi” gerçekçi olmayan düşüncelerden uzaklaşmamız gerek. Kaygımızı bastırmaya değil onu tanımaya, anlamaya çalışmalıyız. Bunun yanında ailelere de önemli görevler düşüyor. Aileler çoğunlukla kendi kaygılarını çocuklarına yansıtırlar. Çocuktan yüksek beklentilerinin olması sıkıntı yaratacak durumların başında gelir. Ailenin beklenti düzeyini gerçekçi sınırlara indirmek, öğrencinin kaygı düzeyini azaltacaktır. Çocuklarımıza güven ve sorumluluk vermeli, olumlu geri bildirimde bulunmalıyız. Sınava ilişkin konuşmalarda özenli davranmalı, gerçekçi olmalı, akranlarıyla karşılaştırmaktan kaçınmalıyız. Uzmanların önerileri arasında sınavı yüceltmeme, ölüm kalım sorunu yapmama ve çocuğu yüreklendirici davranmanın yer aldığını görüyoruz.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir