DÜŞ KIRIKLIĞI VE ETKİLERİ

30 Kasım 2014

İlk adımlarını atmaya başlayan çocukların yeteneklerinden çok istekleri vardır ve bu istekler de düş kırıklıklarına yol açar. Çocuğunuzun bu duygularla nasıl başa çıkabileceğini biliyor musunuz?

“16 aylık oğlum Volkan o gün üçüncü kez durduk yerde çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştı. Sebebi ne olabilir diye deli gibi etrafa bakındım, kucaklayıp çocuğun sağını solunu bile inceledim ama ı-ıh… Bağırmasını gerektirecek hiçbir şey yoktu. Ara öğün zamanı geldiğinde elime bir muz alıp ona uzattım ve aynı sesi yine çıkardı. Haaaa… demek bu ‘aaaaaaa’, aslında gelişen kelime haznesinden bir alıntıydı. Tahminen ‘istemiyorum’ demeye çalışıyordu. Çocuk doğru dürüst kendini ifade edemediği için ben anlamasam da, kendince bir dil geliştiriyordu işte.”
Volkan, tahminen her çocuğun yaklaşık bir yaş civarında girdiği evrelerden birinde ve kendini başarısızlığa uğramış, bıkmış, engellenmiş hissettiğinde de böyle sesler çıkarıyor. Çünkü yürümeye başlamak, bebek beynindeki o soyut çağrışımların, silme basma bilgiyle ve deneyimle yer değiştirme aşamasını da beraberinde getirir. Anlama ve kavrama yetileri geliştiği halde dil becerileri gelişmediği için iletişim kurmakta zorlanırlar, isteklerini dile getiremezler. Daha da önemlisi, motor becerileri gelişmediği için, içlerinden geleni ve akıllarından geçeni yapmaları pek mümkün olmaz.
Öte yandan karşınızdaki de attığı ilk adımlarla birlikte bağımsızlığını ilan etmiş özgür bir ruhtur. İşte bu özgür ruhla o yetersiz motor becerilerin çatışması, yeni ayaklanan bebeklerin çileden çıkma nedenidir. Neyse ki bu delirme seanslarını nasıl atlatacağınızla ve bebeğinizin sinirlenmesine nasıl engel olacağınızla ilgili yapabileceğiniz pek çok şey var.

Ona sorumluluk verin
Anne-babalar çocuklarıyla ilgili hemen her şeye karışır, müdahale eder. Ne yiyeceğinden tutun da üzerine ne giyeceğine kadar hemen her konuda karar verici konumda oldukları için bu durum da yeni yeni yürümeye başlayan çocuklar için çatışma nedenidir. Belki dile getiremezler ama söyleyebildiklerinden çok daha fazlasını yapmak isterler. Küçük çocuklar, ellerindeki gücü kullanmaları engellendikçe hayal kırıklığına uğrar ve öfke nöbetlerine tutulur. Üstelik bu durum öyle ani gelişir ki, iki dakika önce kahkahalar atan bir çocuğun iki dakika sonra sinir krizi geçiriyor gibi davranması sizi de şaşkınlığa uğratır.
Aslında bu durumla başa çıkmak hiç de zor değil. Yapmanız gereken de birkaç dakikalığına bile olsa ona yetki vermek. Sonrasında gözlemleyeceğiniz değişimlere inanamayacağınızı şimdiden söyleyelim.
Zamanın ve mekanın uygun olduğu her an, yapmak istediği ve yapmasının uygun olacağı her ne varsa bırakın yapsın. Sonuçta onun da bir seçim hakkı ve istekleri var. Başlangıç olarak seçenek sunabilirsiniz. Örneğin sabah uyandığında “Kırmızı tişörtünü mü giymek istersin yoksa lacivert olanı mı?” diye sorabilirsiniz. Öğle yemeği vakti yaklaşırken tavuk mu balık mı istediğini sorabilirsiniz. Bunlar size göre önemsiz bir takım ayrıntılar olabilir ama güç elde etme konusundaki susuzluğunu nasıl da kana kana giderdiğini izlemek de eğlenceli olacaktır. Bu ilk ve sıradan kararların ardından giderek daha büyük bir hevesle ve daha çok konuda kendi kararlarını vermeye çalıştığını da gözlemleyeceğinizi şimdiden söyleyelim.

Empati kurun
Size göre çocuğunuz olur olmaz şeylere ağlıyor ya da isyan ediyor olabilir. Gerçekte ise reddedilmek ve kendisine “hayır” denmesi onun için önemli ve büyük bir sorundur. Yeni tanıştığı bu duygu da onun için hem karmaşık, hem de ürkütücü olabilir. Size düşen de haliyle yaşadığı yenilgi ve öfke duygularını bertaraf etmek ve aynı zamanda korkularını gidermektir. Diğer bir deyişle, çocuğunuzla empati kurmanız gerekir. Nasıl hissettiğini kelimelere dökerek onunla konuşmaya başlayın. Böylece hem sizi daha iyi anlayacak hem de kendi duygularını daha iyi kavrayacaktır: “Benim bir tanem oyuncak tavşanına sarılmak istemiş ama tavşancığı bulamadığı için kızmış… Haklısın. Ben de sevdiğim şeyleri bulamadığımda kızarım.” Böyle bir cümleyle çocuk hem yaşadığı duyguların sadece kendine özel olmadığını anlayacak hem de benzeri bir durumla yeniden karşılaştığında daha az sinirlenecektir. Yaşı ilerledikçe konuyla ilgili karşılıklı diyaloglara girmeniz ve meseleyi tartışmanız da kolaylaşacaktır. Uzmanlara göre çocuk böylece duygularını kelimelere dökmeye de alışır. Bunun en büyük yararı ise duygularını, özellikle de yoğun duygularını sözel olarak ifade edebilen çocukların, hem başkaları tarafından daha doğru biçimde anlaşılması hem de kendi duygularına hakim olmayı öğrenmesidir.

İşaret dilini kullanın
Yeni yürümeye başlayanlar da dahil olmak üzere, çocuklar konuşulanları anlar ve akıllarından cümleler de kurar ama motor becerilerini devreye sokamazlar çünkü bunun için daha zamana ihtiyaçları vardır. Şöyle düşünün: Ne söylemeniz gerektiğini biliyorsunuz ama bunu dillendirmeyi bir türlü beceremiyorsunuz… İnsanı deli eden bir durum, değil mi? İşte çocuğunuz da aynı durumdadır ve kendini ifade edebilmesi için ona yardımcı olmanız gerekir. Örneğin derdini işaretlerle anlatmasını sağlayabilirsiniz. Yetişkinler çocuklarıyla konuşurken günlük hayattaki gibi cümleler kurmaya ancak çocuk 6-7 aylık olduğunda başlar. Bunu daha önce denemediyseniz tam zamanı: Ona “süt, yemek, yatak, sıcak, soğuk, aç, bitti, daha fazla gibi kelimeleri işaretlerle anlatmayı deneyin. Sizi anladığını ve tıpkı sizin gibi işaret kullanarak kendini ifade edebildiğini göreceksiniz.

Dikkat kesilmek…
Çocuk bir yaş civarındaysa dikkatini dağıtmayı deneyin. Eline geçiremediği bir şey karşısında isyan ediyorsa veya ne anlatmak istediğini anlayamıyorsanız hemen dikkatini dağıtmayı deneyin. Bunu nasıl yaptığınızın da bir önemi yok. Örneğin saçma sapan ama çocuğun eğleneceği komik bir dansa da başlaya bilirsiniz, o sırada gökte uçan bir kuş gibi konuyla hiç ilgisi olmayan bir şeye de dikkatini yönlendirebilirsiniz. Ya da çocuğunuzdan bir şey yapmasını isteyebilirsiniz. Çünkü bu yaş grubu çocuklar fazlasıyla yardımseverdir. Dahası, bu iş talebi sayesinde kendilerini önemli hissedecektir. Üstelik verilen işe dalıp öfkelerini de unutacaklardır. Örneğin şöyle bir cümle kurabilirsiniz: “Evladım gerçekten çok yorgun olduğum için seni anlamakta zorlanıyorum ama arzu edersen bana biraz yardımcı olabilirsin. Mesela oynamadığın şu oyuncaklarını odana götürebilirsin…” Bundan sonrası son derece keyiflidir. Çocuğunuz kendisine güvenildiği için alabildiğine gururlanacak ve “koca adam” olmuş gibi söylediklerinizi yapmaya başlayacaktır. Sonuç? Az önce kendisini sinirlendiren hatta öfkelendiren her ne ise… unutacaktır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir