Anne biraz daha yemek istiyorum: Ek gıdaya geçiş

6 Nisan 2018

“Bebeğiniz 6 ayını doldurdu. Önünüzde harika ve heyecan dolu bir macera var.” Ek gıdaya geçiş süreci, bebeğin daha sonraki beslenme alışkanlıklarını etkileyebilecek kritik bir dönem. Doğru bildiğimiz pek çok yanlış var bu dönemle ilgili. Anneanne, babaanne, konu-komşu, eş-dost, akraba, elalemin yanı sıra doktorların da azımsanmayacak oranda bir payı var bu yanlış inanışlar silsilesinde. Ben de anne ve doktor olarak günlük pratiğimde gözlemlediğim ek gıdaya geçişte yapılan yanlışlar ve doğruları anlatmak istiyorum biraz.

Ek gıdaya erken başlamak:
• Tek başına anne sütü, bebek D vitamini ile desteklendiği takdirde, ilk 6 ay bebeğin tüm gereksinimlerini karşılar.
Ek gıdaya erken başlarsanız;
• Bebeğinizin yaşına göre alması gereken anne sütü miktarı kısıtlanır. Bu da büyüme ve gelişmesini olumsuz etkiler.
• Anne sütüyle ilk 6 ayda alması gereken koruyucu etmenleri daha az aldığı için sık enfeksiyon geçirme riski artar.
• Alerjik hastalıkların özellikle de besin alerjilerinin görülme sıklığı artar.
• Bebeğinizin ileride şişman bir birey olma ve tip 2 diyabete yakalanma riski artar.
• Çocuğunuzun böbreklerine ve sindirim organlarına henüz hazır olmadığı ölçüde yüklenmiş olursunuz.

Yemekleri blenderdan geçirerek vermek: Besinler, ek gıdaya geçiş sürecinde ilk önce tel süzgeçten geçirilmeli ardından 9-10. aylarda çatalla ezilerek verilmelidir. Blenderdan geçirilerek çok pürüzsüz hale getirilmiş gıdalar, bebeğin pütürlü gıdalara alışmasını geciktirebilir. Dört-beş yaşlarında ve hala blenderdan geçmeden yemek yemeyen çocuklara bilmem siz de rastladınız mı? Ama ben sıkça karşılaşıyorum. Blenderla yiyecek hazırlamak her ne kadar pratik olsa da çok ince kıvamlı besinlerin bebeklerin aile sofrasına oturma yaşını geciktirebiliyor. Bebeklerin büyük bir kısmı 6. aydan itibaren yiyecekleri ağızda döndürebilir. Pütürlü gıdalarla beslenme ağız ve dil kaslarını geliştirerek bebeğin konuşmasına da fayda sağlar. Beslenme için kullanılan dil, dudaklar, sert ve yumuşak damak ve çene; aynı zamanda konuşma organlarıdır. Besinleri ağız içinde tutmak, öğütmek, döndürmek için geç kalınırsa yani uzun süre ince kıvamlı beslenilirse ileride konuşma seslerini üretmeye de geç kalabilir.

Her Öğünde Çorba Vermek: Ek gıdaya geçişte en sık yapılan yanlışlardan biri de çocuklara her öğünde çorba içirmek. Çorba dediğimiz şeyin en azından yarısı sudur. Yarısı su tarafından oluşturulan bir gıda, enerji ve besin öğeleri açısından fakirdir. Bebeklerimizi suyla beslemek istemeyiz değil mi? Ben izlediğim bebeklere çorba değil, püre öneriyorum. Temel tarif: İki adet mevsim sebzesi, zeytinyağı, irmik/pirinç/bulgur(bebeğin yaşına göre) ve eğer 7. aydan büyükse bir parça kıyma pişirilir. Ardından tel süzgeçten geçirilir. Çok koyu olursa bebeğinizin  tercihine göre kıvamını bir miktar su veya anne sütü ile inceltebilirsiniz. Ama asla çorba kıvamına getirmeyin. Bebeğinizin midesini suyla doldurmuş olursunuz.

Biberon Kullanmak: Tüm besinler sadece kaşık ile verilmeli; ek gıdaların verilmesinde biberon kullanılmamalıdır. Koyu kıvamlı besinler emzikten emilirken boğulmaya neden olabilir. Aynı zamanda biberon ile ek gıdaların verilmesi uygun olmayan beslenme alışkanlıklarının gelişmesine neden olur ve kaşıkla beslenme alışkanlığının gelişmesine olanak vermez. Bazı anneler biberona çorba veya hazır bebe bisküvili sütü koyup veriyor; bebelerin midesi lıkır lıkır işe yaramaz sıvıyla doluyor Sonra da “e bu çocuk niye iştahsız, niye anemisi var” diye soruyor. E var çünkü alması gereken protein, enerji, vitamin, mineral yerine bolca işe yaramaz sıvı alıyor.

Sevmedi Diye Vazgeçmek: Bebekler bazen kendilerine ilk kez sunulan bir besini yemeyi reddedebilirler. Bu o besinin  sevilmediği/sevilmeyeceği anlamına gelmez. Bu durumda bebeğinizin yemeyi reddettiği besini ortadan kaldırıp birkaç gün sonra tekrar deneyin. Gene reddederse bu sefer bir, bazen birkaç hafta sonra deneyin. Sevmediği gıdayı sonraki dönemlerde tekrar sunun. Bazen sunum veya pişirme şeklini değiştirmek de işe yarayabilir. Çağın bebekliğinden itibaren her türlü kuru baklagili yemeyi reddetti.  Etle pişirdim yemedi, zeytinyağlı yaptım yemedi, öğütüp çorbalara kattım geri püskürttü. Geçenlerde babaannesi nohutu haşlayıp kuruyemiş gibi sunmuş; onun da hoşuna gitmiş. Şimdi ara ara bizden haşlanmış nohut ve kuru fasulye istiyor. Yani diyeceğim o ki kararlı olun ama asla ısrarcı olmayın ve yılmayın. Sağlıklı ölçütler içinde yemek yapma ve sunmada yaratıcılığınızı sonuna kadar kullanın, reddettiği yemeği seveceği bir şekle sokun. Bazen de ilk aylarda refleks gereği dilleriyle kaşığı itebilirler. Bu durumda da anne bebeğin yemeği reddettiğini düşünür. Böylesi bir durumda küçük bir çay kaşığıyla besini dilinin üstüne koyun. O kendisi çiğneyecektir.

İnek Sütü /Keçi Sütü Kullanmak: Bir yaşından önce inek sütü vermenin zararlarını artık bilmeyen kalmadı değil mi? Gerçi ben 1 yaş sonrası da günde bir bardakla sınırlıyorum. Özellikle bebeğiniz anne sütü alıyorsa inek veya keçi sütü almasına gerek yok.

Meyve Suları: Artık ek gıdaya geçişte veya çocuk beslenmesinde meyve sularını hiç önermiyoruz. Meyvenin kendisini tüketmek gerekiyor, suyunu değil. Meyve suları özellikle de fazla miktarda alınırsa alınması gereken anne sütü miktarının azalmasına ve besin değeri yüksek diğer besinlere karşı iştahsızlığa neden olur. Aynı zamanda diş çürüklerine de yol açar. Ben, besin değeri yüksek olan besinlerin alımını engellediği ve anne sütünün alım miktarını azalttığı için meyve suyunu hiç önermiyorum. Çocuğun midesini bir bardağa benzetecek olursak; tamamını enerji ve besin içeriği yüksek olan bir gıdayla doldurmak varken niye yarısını boş kaloriyle dolduralım ki?

Yemek Sularıyla Besleme: Ek gıdaya geçişte çok sık yapılan bir hatadır. Hiçbir besin değeri olmayan bu beslenme şekli uygulanmamalı, bebeklere yemek suları değil yemeğin kendisi verilmelidir.

Bulamaç Yapma: En sık kahvaltı öğünü için tercih edilen bu yöntem, bebeğin farklı tatların ayrımına varmasına ve damak zevkinin gelişmesine engel olur. Anneler; peynir, yumurta, zeytin, ceviz gibi gıdaları bulamaç haline getirip bebeklere vermek yerine hepsini ayrı ayrı tattırmalı.

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir