ANAOKULU REHBERİ

5 Aralık 2014

Bir çocuğun okula başlaması için doğru yaş diye bir şey var mıdır? Doğru yaştan kasıt nedir? Çocuğun doğru yaşta olduğunu anlamamız için ne tür kriterleri gözlemlememiz gerekmektedir?

Okul olgunluğu söz konu olduğunda kronolojik yaştan ziyade çocuğun akademik ve duygusal olgunluğu göz önüne alınmalıdır. Okulöncesi eğitime ve ilköğretime başlama kriterleri birbirinden farklıdır. Okulöncesi eğitimin amacı, çocuğun ilköğretime hazır olma başka bir deyişle okuma-yazmaya hazırlık, özbakımını kendi karşılamaya başlama, sosyal iletişim becerilerini geliştirme sürecidir. Dolayısıyla aslında çocuk bu becerilerde ne kadar eksikse okul öncesi eğitim alması o kadar gereklidir. İlköğretim söz konusu olduğunda okul olgunluğunu değerlendirirken birçok alanı birlikte tarıyoruz. Eğer çocuk okulöncesi eğitim aldıysa buradaki öğretmenlerin geribildirimleri bizim için önemli oluyor. Sınıf kurallarına uyabiliyor mu? Dikkatini yaşına uygun süre odaklayabiliyor mu? Öğretmenin verdiği yönergeleri uygulayabiliyor mu? Anneden-babadan kolaylıkla ayrı kalabiliyor mu? Basit matematiksel işlemler yapabiliyor mu? Basit kavramları (renkler, şekiller, hayvanlar, meyveler, sebzeler, zıt kavramlar, vs.) biliyor mu? Rakamları tanıyıp yazabiliyor mu? Sınırlı boyama yapabiliyor mu? Kalem tutuşu doğru mu? Arkadaş ilişkileri olumlu mu? Okuldan gelecek bu ve benzeri geribildirimlerin dışında, bu alanda kullanılan objektif okul olgunluğu envanterleri, zihinsel profili çıkarmaya yarayan testler ve duygusal alanı değerlendirip çocuğun ruhsal yapısı hakkında bilgi veren materyaller bulunuyor. Bu değerlendirme araçları hem çocuğun okul olgunluğuna erişmiş olup olmadığını hem de hangi öğrenme kanalı ile daha iyi öğrenebildiğini bize gösteriyor. Böylece hem aile hem okul öğrenci hakkında birçok bilgiye sahip olarak okula başlamış oluyor.

Bir yaşındaki bir bebeği yuvaya vermenin artıları ve eksileri nelerdir? İleriki yıllarda bunun çocuk üzerinde ne tür etkisi olabilir?
Henüz bir yaşında olan bir bebeğin evde bakımının verilmesi hem fiziksel hem duygusal hem de davranışsal olarak daha uygundur. Bu yaştaki bir çocuğun henüz bağışıklık sistemi tam gelişmediği için birçok çocuğun bulunduğu bir ortamda bırakılması biraz risklidir. Hemen hemen her kurum hasta olan çocukları okula kabul etmediklerini söylese de pratikte bu biraz zor olmaktadır. Çalışan anneler o gün çocuğu bırakacak başka bir yer bulamamakta ve işe de gitmek zorunda oldukları için hasta olan çocuklarını okula getirebilmektedirler. Ayrıca bu dönemde çocuklar her şeyi ağızlarına götürürler. Dolayısıyla ortak kullanılan bütün materyaller mikrop geçişine neden olur. Davranışsal açıdan baktığınızda bu yaş çocuğu henüz yaşıtları ile oynamayı başarabilecek olgunlukta da değildir. O yüzden sık sık birbirlerine zarar verebilirler. Duygusal açıdan bakıldığında maddesel şeyleri paylaşamadıkları gibi bakım veren kişiyi de paylaşmaya henüz hazır değildirler. Bir öğretmenin birden fazla çocuk ile ilgilenmesi gerektiğini düşünürsek bu durum yine sıkıntı yaratabilir. Çok tercih edilmese de artılarına bakacak olursak eğer ailenin bebeğini bırakabileceği bir yakını veya bakıcı için ayırabileceği bir bütçesi yoksa o zaman referansları iyi olan bir kurum düşünülebilir. Çünkü annenin çalışması hem maddi hem de manevi olarak anneye iyi gelecektir. Anne ne kadar mutlu ve sağlıklı olursa bebeği ile iletişimi o kadar iyi olacaktır. Çocuğu ile geçirdiği zamanları daha nitelikli olarak geçirebilecektir. Ancak yine de bu durumlarda annenin çok yoğun bir iş temposunun olmaması bebek açısından büyük bir şanstır. Unutmayın! Para her zaman kazanılır ama bebeğinizin ilk yılları bir daha geri gelmez…

Çocuğu yuvaya vermek için süre sınırlaması gerekmekte midir (yarım gün, haftada iki saat gibi) yoksa tüm gün bırakmak daha mı doğrudur?
Her çocuğun ihtiyacı farklı olmakla birlikte genelde çocukların iki yaşından itibaren haftada 2-3 kez anne veya bakımını üstlenen kişi ile oyun grubuna, üç yaşında haftada üç tam veya beş yarım gün ve dört yaşından itibaren beş tam gün şeklinde okul öncesi eğitime devam etmelerini öneriyoruz.

Çocuk yuvaya bırakıldığında çok ağladığında onu orada bırakmak mı daha doğrudur yoksa sakinleşmesini beklemek mi? Yuva çalışanlarının beklemeyin önerilerine annelerin pek sıcak bakmadığı biliniyor, buna karşı doğru olan yöntem nedir?
İlk kez okula başlarken sistemli bir yol izlemek önemlidir. İlk gün anne okuldayken 1-2 saat, ikinci gün yine anne okuldayken 3-4 saat okulda kalınmalı. Bunun nedeni ilk günden çocuğu sıkmamak, biraz tadının damağında kalmasını sağlamaktır. Her şey yolunda gidiyor ve çocuk okulda keyifli görünüyorsa üçüncü gün anne çocuğa okula gelmeden önce o gün okulda yalnız kalacağını, öğle yemeğinden sonra gelip onu alacağını söylemeli; okuldan içeri girmeden kapıda çocuk ile vedalaşmalı. Ama yine de o güne başka bir iş koymadan okul çevresinde bulunmalı. Eğer çocuk çok tepki gösterir, uzun süre ağlar ise gelmesi gerekebilir. Ama neredeyse her zaman eğer çocukta tanı alacak düzeyde ayrılık kaygısı bozukluğu yoksa bu basamakları tamamladıktan sonra okula adaptasyon gerçekleşir. Ancak bazı tutumlar bu süreci uzatır ve içinden çıkılması zor bir hale dönüştürür. Örneğin; en büyük yanlış çocuk oyuna daldığında ona gideceğinizi söylemeden okuldan “kaçmak”tır. Bu tutum çocukta size ve okula karşı güvensizlik duygusunu inşa eder ve ertesi gün okula geldiğinizde size yapışması ile sonuçlanır. İkinci yanlış okula başlamasına karar verdiğiniz çocuğunuz istemedi, ilk günler ağladı diye onu okula göndermekten vazgeçmektir. Bu tutum, çocuğun istemediği her durumdan ağlayarak kurtulabileceği mesajını almasını sağlar. Ayrıca bir sonraki yıl okula başlama denemenizde daha da kuvvetli olarak karşınıza çıkar. Bir diğer yanlış okul kapısında ağlayan ve sizi bırakmayan çocuğu sözel olarak ikna etme çabasıdır. Burada çocuğun sizin kararlı olduğunuzu görmesi önemlidir. “Bugün okul günü ve sen bugün okulda kalmalısın. Benim de işe gitmem gerekiyor. İkindi kahvaltısından sonra çıkış saatinde gelip seni alacağım. Seni seviyorum. Akşam görüşmek üzere, iyi dersler…” gibi bir konuşma yapıp çocuğu öperek “ondan kaçmadan” okuldan ayrılmak en doğru tutumdur. Sözünüzde durup akşam onu aldığınızda çocuk ertesi gün daha rahat okula gidecektir. Bu öneriler psikolojik bir tanı alacak düzeyde ayrılık kaygısı veya başka sıkıntıları olmayan bütün çocuklarda işe yarayacaktır. Ancak çocuk bütün gün ağlıyorsa, gece uykuları bozulmaya başladıysa, sadece okulda değil her yerde sizden ayrılmakta zorlanıyorsa o zaman vakit kaybetmeden bir uzmana danışmak gerekir.

Çok ağlayan ve ben yuvaya gitmek istemiyorum diyerek net tavrını belirten bir çocuğa karşı tavır ne olmalıdır? Israrcı olmak doğru bir yol mudur?
Okula gitme kararı çocuğun verebileceği bir karar değildir. Örneğin; çocuğun geçirmesi gereken tıbbi bir operasyon varsa veya herhangi bir tetkik yapılması gerekiyorsa bunu çocuğunuza danışmazsınız. Çünkü siz de doktoru da bunun çocuğun yararına olacağını biliyorsunuzdur. Okulöncesi eğitim de çocuğun yararınadır ve eğer anne-baba buna karar verdiyse çocuğa bunun tartışılmayacak bir durum olduğunun mesajı net olarak verilmelidir. Genelde bu tepkiyi veren çocukların anne veya babaları da okulöncesi eğitim ile ilgili kafaları karışık olan anne-babalardır. Çocuklarından ayrılmakta, bir kuruma güvenmekte zorlanır ve bu kaygıyı bir şekilde çocuklarına geçirirler. Bu kaygı oldukça doğal bir kaygıdır. Sizin için en değerli olan varlığı başkalarına emanet etmeniz gerekmektedir. Bu hem sizin hem de çocuğunuz için bir adaptasyon sürecidir. Eğer aklınızda soru işaretleriniz varsa çevrenin zorlaması ile hemen çocuğunuzu okula yazdırmayın. Önce kendinizi bu duruma hazırlayın. Siz hazır olduktan sonra çocuğunuzun adaptasyonu çok daha kolay olacaktır.

Bir çocuk için yuvaya gitmenin artısı nedir?
Okulöncesi eğitimin yararı çocuğun ilköğretime hazır olarak başlamasını sağlamasıdır. Hem zihinsel hem de duygusal becerilerini destekler. Hafızasını, dikkatini, sosyal ve aritmetik muhakemesini, soyut düşünme becerisini, zaman yönetimini, uzamsal zekâsını, ince motor becerisini, çalışma hızını, vs. geliştirerek hayat başarısına yatırım yapar.

Yuva ararken aranması gereken özellikler nelerdir ve bu özellikleri belirlerken çocuğun kişiliği ne derece önemlidir?
Her çocuğun ihtiyaçları birbirinden farklıdır. Dolayısıyla bir çocuk için uygun olan bir okul diğer bir çocuk için hiç uygun olmayabilir. O nedenle okul seçiminde en önemli nokta kendi çocuğunuzu tanımaktır. Örneğin; çocuğun dil gelişimi iyi ise ikinci bir dili öğrenmekte başarılı olma ihtimali yüksektir, o nedenle yabancı dilin ön planda olduğu bir okul düşünülebilir. Çocuğun bedensel hareketliliği fazla ise daha küçük, az mevcutlu ve sportif aktivite imkânlarının fazla olduğu bir okul daha uygun olabilir. Çocuk bedensel enerjisini doğru bir şekilde boşaltabilirse akademik sürece daha iyi odaklanabilir. Aşırı kaygılı bir çocuğun çok kalabalık ve akademik beklentisi yüksek bir okula gitmesi bu sıkıntının daha da belirgin hale gelmesi ile sonuçlanabilir. Çocuğun gelişimi ile sıkıntılar göze çarpıyorsa, konuşma gecikmesi, telaffuz bozukluğu, algılama engeli, dikkat sorunu varsa ideal koşullarda mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmesi ve sonrasında karar verilmesi uygundur.

Bilinçli olarak çocuğu yuvaya hazırlamak diye bir şey var mıdır? Bu süreçten geçen ailelere ne yapılmasını önerirsiniz?
Çocuğun okula adaptasyonunu sağlamak için izlenecek adımları şu şekilde sıralayabiliriz:
Kayıt yaptırmaya karar verdiğiniz kuruma çocuğunuzla birlikte gidin. Ortamı görmesini, öğretmenlerle ve arkadaşları ile tanışmasını sağlayın. Ancak bu okulun ilk gününden önce kısa bir ziyaret olsun. Karar vermeden önceki her kurum gezisine çocuğunuzu götürmeyin. Çocuk kendi tercihlerine göre sizin hiç istemediğiniz bir kurumdan daha çok etkilenebilir ve sonrasında sizin seçtiğiniz kuruma karşı olumsuz tutum geliştirebilir. Çocuğun yapacağı seçim, orada gördüğü bir oyuncak, park, havuz vs. gibi faktörlerden etkilenebilirken siz daha doğru bir seçim yapacaksınız. O nedenle gereksiz çatışmalardan kaçınmak için en son karar verdiğiniz kuruma, eğitime başlamadan önceki bir gün çocuğunuzla birlikte gidin.

Okulun ilk günü
Okula başlamadan önceki gece okuldaki rutin hakkında çocuğunuzu bilgilendirin.
“Okula gittiğinde bizi öğretmenin karşılayacak, ona okulda kalacak eşyalarını teslim edeceğiz, sen dışarıda giydiğin ayakkabıları çıkarıp okul için altları temiz olan ayakkabılarını giyeceksin, sonra arkadaşlarınla birlikte yemekhaneye gidip kahvaltı edeceksiniz, sonra sınıfta çeşitli aktiviteler yapacaksınız, resim çizmek olabilir, puzzle yapmak olabilir, artık orası sürpriz ben de bilmiyorum. Okul çıkışında sen bize anlatırsın. Ben de çok merak ediyorum neler yapacağınızı… Sonra öğle yemeği zamanında yine yemekhaneye ineceksiniz. Sonrasında senin de okulu gezerken gördüğün gibi çok tatlı bir uyku odaları var. Orada bir süre dinleneceksin. Sonra tekrar sınıfta sürpriz aktiviteler seni bekliyor olacak. İkindi kahvaltısından sonra ben ve baban gelip seni alacağız.”
Çocuğun kaygı yaşamasına neden olan belirsizliktir. Siz bu açıklama ile onun kaygısının azalmasına yardımcı olacaksınız. Her okulun rutini benzerlik gösterse de sizin seçtiğiniz programa, çocuğun yaşına göre farklılık gösterebilir. O nedenle okulun rutini ile ilgili bilgiyi önceden edinmelisiniz.

Sabah evden çıkmadan önce çok fazla çatışmaya girmemeye özen gösterin. O günkü tutumu, ruh hali ne kadar olumlu olursa o kadar rahat bir gün geçirir. Bırakın ne istiyorsa giysin, yesin…
Kuruma annesi ve babası ile birlikte giden çocuk kendisini daha çok güvende hisseder. Çok önemli bir işiniz yoksa okulun ilk günü anne ve baba olarak ikiniz de çocuğunuza eşlik edin. Ve eğer mümkünse okul çıkışına da birlikte gidin. Okul sonrasında beraber bir aktivite yapın (yemeğe gitmek gibi) ve okulun ilk günü hakkında sohbet edin. Fakat bu sohbetin bir sorgulama şeklinde olmamasına özen gösterin.
Eğer çok sevdiği bir oyuncağı vs. varsa yanında götürmesine izin verebilirsiniz. İlk günlerde kendini güvende hissetmek için yanında tanıdık bir şeyler bulundurmak isteyebilir.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir