LOĞUSALIK DÖNEMİ

30 Kasım 2014

Rahat bir loğusalık dönemi geçirmeniz, vücudunuzun hamilelik öncesindeki duruma dönmesi ve sağlığınıza kolayca kavuşmanız sizin elinizde. Bunun için doğru bakımı uygulamalı ve vücudunuzdaki değişimleri bire bir takip etmelisiniz.

Dokuz aylık hamilelik dönemini geride bıraktınız. Şimdi minik bebeğiniz kucağınızda; birbirinize alışıyorsunuz ve bu sırada siz de hem dokuz ayın hem de o yorucu doğumun etkisini üzerinizden silmeye çabalıyorsunuz. Doğumdan sonraki bu altı haftalık (yaklaşık 40 günlük) dinlenme ve yenilenme dönemine ‘loğusalık dönemi’ denmekte. Loğusalık dönemi, annenin vücudunda -özellikle genital ve pelvik organlarda- pek çok değişikliğin gerçekleştiği, hamilelik öncesi duruma dönülen, oldukça önemli bir dönemdir. Bu dönemde sizi bekleyenleri Acıbadem Hastanesi Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanları Doç. Dr. Tolga Ergin ve Dr. Deniz Gökalp ile mercek altına aldık.

ERKEN LOĞUSALIK DÖNEMİ
Doğumdan hemen sonraki ilk yedi gün ‘erken loğusalık’ olarak adlandırılır. Erken loğusalığın ilk 24 saati ise oldukça kritik bir dönemdir; bu dönemde rahmin iyice kasılarak toparlanması gerekir. Bu kasılma ve toparlanma, doğum sonrası kanamayı önleyen bir mekanizma olup, eğer yeterli derecede olmazsa, hayatı tehdit edici kanamalar görülebilir.

Günümüzde azalmakla beraber (yaklaşık on binde bir), doğum sonrası anne ölümlerinin en sık görülme nedeni bu kanamalar ve kanamanın neden olduğu dolaşım bozukluğu ile kalp yetmezliğidir. Bu risk, annede önceden varolan kansızlık, hipertansiyon veya kalp hastalığı, sezaryen (operatif doğum) gibi durumlarda daha da artmaktadır. Bu nedenle annelerin doğumdan sonraki ilk 24 saatte kanama miktarı, tansiyon ve nabız değerlerini hastanede takip etmek gerekir.

Erken loğusalığın ikinci-yedinci günleri arası ise genital organların (göğüsler, üreme ve boşaltım organları) en hızlı değişikliğe uğradığı dönemdir. Bu günler, aynı zamanda, yeni doğum yapmış annelerin, bebekleriyle birlikte hastaneden taburcu olup eve dönerek, annelik rolüne alışmaları açısından ayrıca önem taşır. Bu dönemdeki değişikliklerden kısaca bahsedilecek olursa:

VAJİNAL AKINTILAR (LÖŞİ)
Esas olarak rahim iç yüzeyinin dökülmesi nedeniyle meydana gelen ve “löşi” olarak adlandırılan vajinal akıntılar, loğusalık döneminin farklı evrelerine göre değişiklik gösterir. İlk beş-altı gün taze kırmızı renkte, yoğun bir adet periyoduna benzer niteliktedir. Bu duruma ‘löşi rubra’ adı verilir. Eğer çok yoğun kanama ve/veya pıhtı düşürme durumu olursa, doktorunuza hemen haber vermelisiniz. Beşinci-altıncı günün sonuna doğru, vajinal akıntının miktar olarak azaldığı, renginin de sarı-kahveye döndüğü fark edilir; ancak hala günde iki-üç ped kirletilebilir ve bu durum ‘löşi seroza’ olarak adlandırılır. Bu da yaklaşık ikinci haftanın sonuna kadar devam eder ve kanamanın rengi iyice beyaza döner. Bahsettiğimiz vajinal akıntılara kötü kokunun eşlik etmesi de önemli bir bulgudur, bu konuda da hemen doktorunuzu bilgilendirmelisiniz.

İDRAR YAPMA
Doğum sonrası ilk 24 saatte, dikişlerinizin neden olduğu ağrıya rağmen, üç-dört saat aralıklarla idrarınızı yapmalısınız. Düzenli olarak idrar yapmazsanız, idrar torbanız fazlaca dolar ve sonrasında enfeksiyon gibi problemlere neden olur. Doğumdan sonraki ilk hafta fazlaca idrara çıkıyormuş gibi hissetmeniz de gayet doğaldır; bu sayede hamileliğin son döneminde oluşan ödemin çözülür.

GAYTA YAPMA (BÜYÜK TUVALATE GİTME)
Doğum sonrası iki gün hem vajinal doğum (normal doğum), hem sezaryen ile doğum yapmış annelerde bağırsak hareketlerinin normalden az olması gayet doğaldır. Vajinal doğum yapan anneler genellikle doğum eylemi sırasında yemek yememiş olurlar, üzerine yorgunluk, uykusuzluk ve epizyotominin (doğum sırasında vajinaya uygulanan kontrollü ufak kesi) ağrısı da eklendiğinde gayta yapmak zorlaşabilir. Sezaryenle doğum yapan anneler ise genellikle ameliyat öncesinde aç olurlar ve ameliyat sonrası en az sekiz-on saat katı gıdalara geçemeyebilirler; ayrıca anestezinin de bağırsak hareketlerini azaltıcı etkisinin geçmesi bazen uzun sürer. Bunun için, zaten doğum sonrası kabızlığa eğilim olması nedeniyle; doğum sonrası lifli gıdalardan zengin ve yeteri kadar sıvı alınan bir diyet uygulayarak, gaytayı yumuşatmak önemlidir.

GÖĞÜSLER
İlk gün, göğüslerinizden süte pek benzemeyen, sarıya dönük renkte ve sulu bir sıvı gelecektir. Adı ‘kolostrum’ olan; besleyici ve koruyucu özelliği nedeniyle bebeğinize çok gerekli bu ilk sütü bebeğinize mutlaka içirmelisiniz. Merak etmeyin, vücudunuzda üçüncü gün itibariyle hormonal denge oturacak ve sütünüz bol miktarda gelmeye başlayacaktır. Özellikle emzirirken karnınızın alt kısmında hissedeceğiniz hafif kasılmalar, beyinden salgılanan, hem rahmin kasılarak toparlanması, hem de memeden süt gelmesini sağlayan oksitosin hormonu nedeniyle olur. Vücudunuzun daha hızlı toparlanması ve sütün memenizde birikip ateş ve rahatsızlık yaratmaması için bol bol emzirin.

EPİZYOTOMİ BAKIMI
Vajinal doğum (normal doğum) sırasında epizyotomi uygulandıysa, özellikle doğum sonrası ilk hafta dikkat etmeniz gereken bazı noktalar vardır.
Günde ortalama iki kez, epizyotomi bölgesini doktorunuzca tavsiye edilen lokal antiseptik solüsyonlarla temizleyin. Bu temizlemeyi özellikle gayta yapma sonrası uygulayın. İdrardan sonra suyla yıkayıp, nazikçe kurulayın. Unutmayın, temizleme ve yıkama her zaman önden arkaya doğru olmalıdır.
Yine doktorunuzun önerisiyle, günde iki kez, banyo sonrası ve yatmadan önce, enfeksiyonun önlenmesi için lokal antiseptik kremler kullanabilirsiniz. Ilık oturma banyoları, ağrının giderilmesinde etkili olabilir; ılık suyun içine antiseptik solüsyonlar ekleyebilirsiniz. Hastanede veya evde, epizyotomi dikişlerine doğrudan uygulanan ışık tedavisi de bölgeyi ısıtarak, kan dolaşımının artmasını ve iyileşmenin hızlanmasını sağlar. Doktorunuz, bazen, enfeksiyon riskine bağlı olarak epizyotomi için antibiyotik de önerebilir. Doktorunuzca önerildiyse ağrı kesici tabletleri de kullanabilirsiniz. Çoğu merkezde epizyotomi, kendiliğinden eriyen dikiş materyali ile dikilir. Bu nedenle, doktorunuza, dikişlerinizin alınmasının gerekli olup olmadığını danışabilirsiniz.

DOĞUM SONRASI YAŞANAN RUHSAL DEĞİŞİKLİKLER
Vücudunuzda son dokuz ayda pek çok değişiklik oldu, loğusalık döneminde bu değişiklikler devam etmekte. Kendinizi bir miktar yalnız ve sosyal çevrenizden uzaklaşmış hissedebilirsiniz. Loğusalığın ilk haftasında hormonal değişikler çok fazladır. Bunların yanı sıra, bebeğinizin ihtiyaç duyduğu yoğun bakım, yorgunluğunuz ve uykusuzluğunuz, göğüslerinizdeki veya dikişlerinizdeki ağrı ve belki daha değişik sorunlarla bu dönemde kendinizi depresyonda hissedebilirsiniz.
Aslında doğum sonrası hiç de nadir olmayarak, çeşitli derecelerde hissedilen bu hüzün- depresyon şeklindeki duygulara ‘doğum sonrası depresyon denilir. Bu dönemde eşinizle, arkadaşlarınızla, annenizle veya doktorunuzla, kısaca kendinizi en rahat hissedeceğiniz kimseyle bu duygularınızı mutlaka paylaşın. Bebeğinizin bakımı size ağır geliyorsa, hiç çekinmeden yardım isteyin. İçinizden ağlamak geliyorsa, ağlayın. İşlerden bunaldığınızda ara verin ve dinlenin, güzel bir uyku sizi rahatlatacaktır. Eğer depresyonunuz birkaç hafta içerisinde geçmezse, doktorunuza haber vermelisiniz. Çünkü zaman zaman altta yatan hormonal problemler de –hipotiroid gibi- bu duruma yol açabilir. Tekrar hatırlatmak gerekirse, bu duygular içinde olan yalnız siz değilsiniz. Doğumdan hemen sonra hiçbir kadın yüzde 100 annelik sevgisi ile dolup taşmaz. Kendinizi bu nedenle suçlamayın. Bunun yerine, duygularınızı paylaşın ve gerekli görüyorsanız yardım isteyin.

AKTİVİTELERE GERİ DÖNÜŞ
Daha önce belirttiğimiz gibi, vücudunuzun hamilelik değişikliklerinden arınması altı hafta alacaktır. Bu nedenle doğum öncesi aktivitelerinize başlamadan önce biraz sabırlı olmalısınız. Normalde, yeni anneler vajinal doğum (normal doğum) sonrası iki gün içinde kendilerinin günlük bakımını, bir hafta içinde de rutin ev işlerini yapabilir hale gelse de, kendinizi fazla yormamalısınız ve gerekli olduğunda yardım almalısınız. Zor bir doğum veya sezaryeni takiben ise bu süre iki misli uzayabilir. Bu nedenle, hamilelikte alınan fazla kilolardan kurtulmak için egzersizlere başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışın. Doğumdan sonra ilk gün yapılabilecek egzersizler; Kegel egzersizleri (pelvik taban kaslarını güçlendirerek dolaşımı artırır ve epizyotominin daha hızlı iyileşmesini sağlar), pedal çevirme ve karın kaslarını güçlendirme olabilir. Tekrar belirtelim, egzersiz tipini, sayısı ve miktarını doktorunuzla mutlaka konuşmalısınız. İkinci günden itibaren karın ve kalça bölgesinin kaslarını kuvvetlendirmeye yönelik egzersizler yapılabilir. Üçüncü haftadan itibaren, egzersizler giderek yoğunlaştırılabilir, yürümeye, bisiklete binmeye ve yüzmeye başlanabilir. Fiziksel aktivitelerde, sabırlı olmayı, sayılarını az miktarla başlayarak, giderek artırmayı, vücudunuzun sizi yönetmesine izin vermeyi, egzersiz yaparken yeterli ve dengeli beslenmeyi ve bol sıvı almayı unutmayın.

CİNSEL YAŞAM
Dikişlerinizdeki ağrı, cinsel organlarınızın enfeksiyona yatkın oluşu gibi nedenlerle erken loğusalık döneminde cinsellikten kaçınmalısınız. Loğusalığın devam ettiği altı hafta boyunca cinsel aktivite önerilmemekte ise de, doğumunuzla ilgili komplikasyon olmadıysa ve herhangi bir problem yaşamıyorsanız, cinsel yaşamınıza daha erken dönebilirsiniz. Eğer cinsel ilişki sırasında ağrı ve rahatsızlık duyuyorsanız, bunu eşinize belirtip, bir süre ara verebilir, bu sürede dokunarak, sarılarak, öpüşerek alternatif bir cinsel yaşama devam edebilirsiniz. Cinsel ilişkide ağrı ve rahatsızlıklarınız devam ederse, doktorunuza başvurun.

ADETLERİN KESİLMESİ
Bebeğinizi tamamen anne sütüyle beslediğiniz sürece, vücudunuzdaki hormonal değişiklikler, yumurtlamanızı, dolayısıyla adet görmenizi engelleyecektir. Emzirme nedeniyle olan bu adet görmeme durumu, emzirme yoğunluğu ve süresine bağlı olarak kadından kadına değişir. Bazı kadınlarda iki ay sonra adet görülürken, kimi kadınlarda bu süre bir yıla kadar uzayabilir. Adet görmeme, yüzde 100 hamilelikten korunma anlamına kesinlikle gelmemelidir. Kadınların yüzde 5’inde adet görmeden tekrar hamile kalma gözlenmektedir. Bebeğinizi tamamen anne sütüyle besliyorsanız, doğumdan sonra altı ay geçmediyse ve hiç adet görmediyseniz, güvenebilirsiniz. Ancak bu üç madde dışındaki durumlarda emzirmeye veya adet görmemeye güvenmeyin ve tekrar bebek düşünmüyorsanız, bir doğum kontrol yöntemi için doktorunuza başvurun. Doktorların doğumlar arasında en az iki yıl olmasını tavsiye ettiklerini unutmayın. Bu dönemde kullanılabilecek yöntemler kondom, rahim içi araç (spiral), yalnızca progesteron içeren haplar, aylık veya üç aylık enjeksiyonlar olabilir.

DOĞUM SONRASI DOKTORUNUZLA KONTROL
Doktorunuz, doğum sonrası sizi muhtemelen iki kez kontrole çağıracaktır; erken loğusalık döneminin sonunda yani bir hafta-10 gün sonra ve altıncı haftanın yani loğusalığın sonunda. Bu kontroller doktorunuzun kilonuzu, kan basıncınızı, kansızlık bulgularınızı, göğüs problemlerinizi, epizyotomi veya sezaryen kesi yerlerinizi, rahmin toparlanma derecesini incelemesi için çok önemli olup, ayrıca beslenme, egzersiz, cinsel aktiviteler, doğum kontrolü hakkındaki soru veya sorunlarınızı paylaşmanız açısından da önemlidir.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir