GEBELİK ZEHİRLENMESİNE DİKKAT!

17 Aralık 2014

Yüksek tansiyona bağlı olarak plasentanın yapıştığı rahim duvarından ayrılması, bebeğin, erken müdahale edilmezse annenin de ölümüne neden oluyor. Halk arasında ‘gebelik zehirlenmesi’ olarak bilinen ‘Preeklampsi’, annede yüksek tansiyon ve idrarda bir protein olan albumin (proteinüri) görülmesi ile kendini gösteriyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Hüsnü Görgen, gebelik zehirlenmesinin nedenleri ve dikkat edilmesi gereken durumlar hakkında anne adaylarını uyarıyor. Gebeliklerin yüzde 2-5’inde görülen gebelik zehirlenmesi anne ve bebek ölümlerinin en önemli nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. Öyle ki her yıl dünyada yaklaşık 50 bin kadın ve 900 bin çocuk bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Yine gebelik zehirlenmesi nedeniyle bebeklerin anne karnındaki gelişme geriliğinin görülme oranı da normal gebeliklere göre 4 kat daha fazla ortaya çıkıyor.

Gebeliğin 20. haftasından sonra ortaya çıkıyor
Preeklampsi gebeliğin ikinci yarısında, 20. haftadan sonra ortaya çıkıyor ve mutlaka idrarla albumin atılmasında artış ile birlikte görülüyor. Preeklampside iki temel neden söz konusu; birincisi plasentanın (bebeğin eşinin) bozukluğu, ikincisi ise yaygın endotel hücre hasarı. Endotel hücreleri vücudun her yerinde bulunuyor. Dolayısıyla da preeklampsi vücudun her yerini ilgilendiren (karaciğer, böbrek, damarlar gibi) sistemik bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor.
Hafif ve şiddetli olmak üzere iki şekilde gelişiyor
Hipertansiyon ve albuminürinin derecesi ve bazı diğer faktörler göz önüne alınarak gebelik zehirlenmesi (preeklampsi) hafif ve şiddetli olmak üzere iki farklı şekilde gelişiyor. Gebelerin çoğu hafif preeklampsi kategorisinde yer alıyor ve anne adayında herhangi bir yakınmaya yol açmıyor. Hafif preeklampsi olgularında bebeğin etkilenmesi, erken doğum, gelişme geriliği normal gebeliklerden farklı olmuyor. Ancak sezaryen ile doğum oranları yüksek. Hafif gebelik zehirlenmesi olan gebelerde annenin hayatı tehlikede olmuyor. Gebeliğin devamı anneyi ciddi riske atmayarak, bebek için zaman kazandırıyor.
Ağır preeklampsi anne hayatını tehdit ediyor
Ağır gebelik zehirlenmesinde ise kan basıncı 160/100mmHg’nın üzerine çıkıyor, idrarda belli miktardan fazla albumin bulunuyor, görme bozuklukları, karın ağrısı, beyin kanaması, kalp yetmezliği gibi ciddi belirtiler gelişiyor. Karaciğer, böbrek, beyin, pıhtılaşma sistemi ile diğer tüm organlarda hızlı bir şekilde fonksiyon bozuklukları gelişebiliyor ve anne adayı kısa sürede belirgin şekilde ağırlaşabiliyor. Bu gebeler yoğun bakım gerektiren, ciddi olarak hasta kişilerdir. Gebelik zehirlenmesi olan bir kadında epilepsi (sara) nöbeti şeklinde kasılmalar ve koma varlığı durumunda ise gebelik zehirlenmesinin en ağır formu olan “eklampsi” adını alıyor. Eklampside oluşan nöbetlerin nedeni bilinmemekle birlikte, beyin ödemi, beyin içi kanama, beyin damarlarında spazm, suçlanan faktörler arasında yer alıyor.
Bebekte gelişme geriliğine rastlanılabilir
Plasentadaki bozukluğa bağlı bebeğe oksijen ve besin taşınması zorlaşıyor. Bebekte en sık karşılaşılan sorun ise gelişme geriliği ve anne karnında bebeğin ölümü. Bunun yanı sıra erken doğuma bağlı prematür bebek de diğer bir sorunu oluşturuyor. Yapılan çalışmalara göre; şiddetli gebelik zehirlenmesinde bebeklerin yüzde 55’inde gelişme geriliği görülüyor. Erken fark edilmesi ve doğumun gerçekleştirilmesi ile gelişme geriliği olan bebeklerin gelişimi yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yapılıyor.
Gebelik zehirlenmesinde mevcut patoloji gebeliğin oluşum aşamasından itibaren oluyor. Ancak klinik bulgular (hipertansiyon ve proteinüri) gebeliğin ilerleyen haftalarında ortaya çıkıyor. Altta yatan patoloji ne kadar ağır ise klinik bulguların ortaya çıkış haftası da o kadar erken oluyor. Kötü oluşmuş bir plasenta ile gebelik ileri haftalara kadar gidemiyor, fetus veya anne sıkıntıya giriyor. Gerçekten de 32 hafta altında doğurtulmak zorunda kalınan preeklampsi olgularında anne ölümleri 20 kat daha yüksek oluyor.
Genellikle ileri safhalarda belirti veriyor
Hafif gebelik zehirlenmesi çoğu zaman belirti vermiyor ve genellikle rutin muayeneler sırasında tespit ediliyor. Belirti verdiğinde ise çoğunlukla ileri safhalara ulaşmış oluyor.
Gebeliğin 20. haftasından sonra kısa sürede hızlı kilo artışı, dizin alt kısmında bacağın ön yüzünde sertçe hissedilen tibia kemiğinin üzerine parmakla bastırıldığında hemen geçmeyen çukurluk, ödem işaretini oluşturuyor. Eller ve ayaklarda şişmeler de ödemin bir başka belirtisi. Bunların yanı sıra yüz ve göz kapaklarındaki şişliklere de dikkat etmek gerekiyor. Ödem çoğu kez preeklampsinin bulgularından biri olmakla beraber, normal gebeliklerde de sıklıkla görülüyor. Ödem olan gebelerin tansiyon takiplerini daha yakın yaptırmaları gerekiyor. Tansiyon yükselmesi durumunda mutlaka doktorla iletişim kurmak yaşamsal önem taşıyor.
Tansiyon ölçümü şart
Gebelik zehirlenmesi sinsi seyredebilen, ciddi bir hastalık. Çok ileri safhalara dek dikkat edilmesi gerekir. Belirti vermeyebildiği için gebelikte her muayenede düzenli tansiyon ölçülmesi son derece önemli. Bu nedenle kontrollerin ayda bir yapıldığı dönemde, kontroller dışında da fırsat bulunduğunda tansiyon ölçümü yapılması şart. Tansiyon ölçerken bazı detaylara özen gösterilmesinde de fayda var. Her şeyden önce anne adayı en az 30 dakika kadar dinlenmiş olmalı ve 6 saat arayla 2 kez ölçülmeli. Genelde sağ koldan ölçüm yapılması tercih ediliyor. Çünkü sol kolda kan basıncı sağa göre biraz daha düşük oluyor.
Hipertansiyon ve idrarda protein tanı için yeterli geliyor. Gebelik zehirlenmesi şüphesinde anne adayından tam idrar tetkiki isteniyor. İdrarda albumin miktarının kabul edilen sınırın üzerinde olması ve kan basıncı artışı preeklampsi tanısı koymak için yeterli geliyor.
Anne adayı ve bebek yakından takip ediliyor!
Gebelik zehirlenmesi tedavisi hastalığın şiddetine ve gebelik haftasına göre değişse de, gerçek anlamda tek tedavi, doğumun gerçekleştirilmesi. Ağır gebelik zehirlenmesi kesinlikle hastanede yatmayı, bazen de yoğun bakımı gerektiriyor. Hafif gebelik zehirlenmesi durumunda erken doğumun bebeğe getirdiği riskler ile gebeliğin devam ettirilmesi durumundaki olası riskler karşılaştırılarak karar veriliyor. Hastalığın seyri çok değişken olabileceğinden yakın izlem son derece önem taşıyor. Hem annenin hem de bebeğin durumu çok yakından izleniyor. Anneye yatak istirahatı veriliyor, yakın kan basıncı takibi ve gerekli laboratuar tetkikleri yapılıyor. Bebeğin iyilik durumu; bebek hareketlerinin takibi, non stres test ya da ultrasonografiyle çok sıkı takip ediliyor. Erken doğum gerekebileceği göz önünde tutularak bebeğin akciğer gelişimini hızlandıran ‘kortikosteroid’ tedavisi uygulanıyor.
37. gebelik haftasından sonra ise tüm preeklampsi hastaları için doğum kesin olarak gerekiyor. Çünkü gebeliğin daha fazla uzatılması, akciğer gelişimi tamamlanmış ve dış dünyaya uyum sağlamakta zorlanmayacak bir bebeğin anne karnında riske atılması anlamına geliyor. Risk aynı zamanda anne adayı için de geçerli oluyor.
Gebelik zehirlenmesini önlemek mümkün mü?

Preeklampsi oluşmasını önlemek şu anda mümkün görülmüyor. Bu konuda araştırmalar devam ediyor. Tuz alımını kısıtlamak, kalori kısıtlamak, sarımsak veya balık yağı almak preeklampsi gelişimini engellemiyor. Riski yüksek olan gebelerin düşük doz aspirin (60-80 mg) ve kalsiyum alması öneriliyor. Gebelik öncesi kontrol yaptırmak ve risk faktörlerine bakılması öneriliyor. Kilo vermek ve diyabet kontrolü önem taşıyor. Riski yüksek olanların gebelik sırasında yakın takip edilip preeklampsinin erken tanınması anne ve bebek sağlığı açısından büyük önem taşıyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir