Ebeveynlikte Mizahın Gücü

3 Mart 2020

Sürdürülebilir İyi Ebeveynlik Konuşmalarını takip ediyor musunuz? Youtube’da bulacağınız bu konuşmalar arasında Anıl Çetinel’in “Öz Hakiki Ebeveyn Seyahat” başlıklı sohbeti, dinlediğim en komik konuşma!

Hazırlayan: Gülüş Türkmen

Kendisi, çocuk üzerinden rekabet etmenin kimseye yaramadığını anlatadursun, ben haline ve tarzına baktığımda bir alt metin okuyorum: Diyor ki, “Hayatı biraz hafife alsanıza! Gündelik koşuşturmanıza mizahi bir bakış açısı katsanıza! Bakın o zaman çocukla yaşam nasıl da eğlenceli olacak…” Parents için Anıl Çetinel’den esprili anneliğin sırlarını öğrenmeye çalıştım.

Ebeveynliği uzun yol şoförlüğüne benzeterek izleyicileri güldürdün. Günlük hayatta da böyle komik olabiliyor musun?

Mükemmel bir anneyim… dersem, inanmazsın değil mi? Haklısın, öyle biri yok! Ben tam tersine amatör ruhlu, araştıran, gerçekçi-sade ve komik bir anneyim.

Sence Türk annesi mizah anlayışına sahip mi?

Açıkçası ben mizah anlayışımızın biraz sakat olduğunu düşünüyorum. Özellikle çocuklarla konuşurken şaka olmayan şeyleri şaka sanıyoruz. Mesela “O elindeki oyuncak benim olsun mu?” diyoruz, ya da “Ben senin annen/baban olayım, hadi sen benimle gel!”. Çocuğa travma yaşatıyoruz resmen!

Sarkazm, çocuğa yapılmayacak bir espri türü. Çünkü çocuk her şeyi birinci dereceden anlıyor. Ama ebeveynlerin kendi aralarında yaptıkları bazı espriler de beni güldürmüyor. Mesela; “Anne baba olmak, çocuk sahibi olmadan önce yapmam dediklerinizin tümünü yapmaktır” yazmış biri sosyal medyada. Bence bu, ebeveynliğe hazırlıksız yakalanmış olmak ve kendi yapamadığı için “kimse yapmasın” demektir.

Ben bunlara gülüyorum ama, acı acı. Aslında komik bir tarafı yok. Mağdur edebiyatı bu, mizah değil.

Peki, neden gerçekten komik olmayı denemiyoruz? Acaba annelere atfedilen kutsallık çok mu ağır bir yük?

Katılıyorum! Kutsallık vurgusu bizi zorluyor. Hani Maslow’un bir “ihtiyaçlar piramidi” var ya, bizim bütün yapabildiğimiz bu temel ihtiyaçları çocuğa sağlamak. Mizah, çok ekstra bir yetenek. Ama bir sebep daha var: Türk annesi, komiklik yaptığı zaman otoritesinin sarsılacağından korkuyor. Hâlbuki otoriteyi sarsan mizah değil, tutarsızlıktır. Gülmek insani bir ihtiyaç ve mizah, insanın hayatla baş edebilme gücünü, duygusal dayanıklılığını arttırıyor. Kendi çocuğuma da mizahi yaklaşımı aşılamak istiyorum.

Yani Türk annesinin, temel ihtiyaçları sağlamanın ötesine geçemediğini söylüyorsun.

Benim düşüncem bu. Çocuklarımızı geleceğe hazırlamak istiyorsak, kendini gerçekleştirme noktasına kadar eşlik edebilmeliyiz onlara. Çocuklarımızın iç seslerinde mizahi bir yön olabilmeli.

Aslında gençlerimizde müthiş bir espri yeteneği var. Toplumsal olaylar sırasında görüyoruz, sosyal medyada bizi çok güldürebilen espriler yapılıyor.

Öyle,  yeni kuşakların mayasında bu var. Bu coğrafyada buna ihtiyacımız var. Biz anne babalar da komik olsak, kendimizden bir şey kaybetmeyiz. Sürekli parmak sallayıp dikte eden insanlar olarak anılmak yerine “Benim annem/babam çok komik ve hazırcevaptı” demesini isterim açıkçası.

Peki, nasıl yapılır bu mizah? Bir formülü, bir yöntemi var mı?

Şimdi, yüz mililitre unu bir kaba koy… Şaka yapıyorum, tabii ki böyle bir formül yok! Ama bazı olmazsa olmazlar var. Bir kere mizah, mükemmeliyetçi insanların işi değil. Çünkü komikliğin doğasında kusurluluk vardır. Tek bir toz zerreciğinin olmadığı mükemmel bir dünyada, gülecek bir şey bulmak çok zor. Bir de espriyi yaptığınız yaş grubunu tanımanız gerekir. Çocuğunuzla aranızda bir güven ilişkisi olmalı ki espriyi tanıyabilesiniz. Ve bence, siz de onun esprilerine gülmelisiniz. Bizim evimizde mizah dergileri var, yani bence bizde bu genetik değil, öğrenilen bir içsel ses.

Zor zamanlarda mizahi duygumuzu ortaya çıkaracağız?

Ben bir anımı anlatayım. Bebeğim 2-3 aylık. Pusetle parka çıkardım onu ama aslında kendimi çıkardım kafa dağıtmak için! Banka oturur oturmaz pusuda bekleyen bir “park teyzesi” geldi yanıma. O teyzeler parklarda annelere vaaz versinler diye maaş veriyolar sanırsam. Selam bile vermeden sordu: “Normal mi, sezaryen mi” İşte o an, içinizden geçen sesi dışarı verin, bakın ne oluyor! Ben verdim ve dedim ki: “Çocuk normal, doğumu sezeryan!”. Ah, teyzenin suratı görecektin!

Peki, çocuğumuzun yaşadığı sorunların üstesinden gelmek için mizahı nasıl kullanabiliriz?

Mesela çocukken size lakap takılmıştır belki. Biz bu lakaplara karşı bağışıklık kazanmak için evde birbirimize günübirlik lakaplar takıyoruz. Duruma göre; Hapşıran Tüy, Oturan Boğa, Pörtlek Kurbağa gibi… Ama dediğim gibi, birbirimizi iyi tanıdığımız ve espri olduğunu bildiğimiz için bu oyunları gülerek oynayabiliyoruz. Her ailede espri anlayışı farklı olabilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir